4 Mart 2007

MASONLUK


*
* * *
MASONLUK

Salt “Masonluk” teriminin Batı dillerindeki karşılıkları (İngilizce’de “Masonry”, Fransızca’da “Maçonnérie”, Almanca’da “Maurerei”) günümüzde “duvarcılık” ya da “duvar işçiliği” anlamına gelir. Çağlar boyunca süregelmiş “geleneksel yapıcılık mesleği ve sanatı”nı nitelemek üzere de kullanılır.

Türkçe’de mesleği genelde yapıcılık (özelde duvarcılık) olan kişiye “mason” denmez. Dilimizde “Masonluk” terimi, Batı dillerinde “Özgür Masonluk” anlamına gelen (İngilizce’de Freemasonry, Fransızca’da Franc-maçonnérie, Almanca’da Freimaurerei) terimlerle özdeşleştirilmiştir. Bu bağlamda bir zamanlar “Farmasonluk” ve “Franmasonluk” terimleri de kullanılmış, ama bu terimlerin kullanımı çağımızda terk edilmiştir


MASONLUK TARİHİ VE TÜRK MASONLUĞU

Masonluğun köklerini, Çin´den Ortadoğu´ya, Eski Yunan´dan Şaman rahiplerine, eski Mısır´dan Avrupa’nın şövalye tarikatlarına kadar dünyanın çeşitli yer ve topluluklarına dayandırmak mümkündür, zira Masonik ritüellere bakıldığında bu kadim öğretilerin tamamının etkileri görülebilmektedir. Fakat Masonluğun çok uzun yıllar boyunca çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmesi ve 1390´da Regius el yazmasına kadar hiçbir kayıt tutmamaları sebebiyle, asal kökeni hakkında net ve kesin bir yargıya henüz varılabilmiş değildir. Tüm dünyadaki Masonlar köklerini MÖ 10.yüzyılda yapılmış olan Hazreti Süleyman Mabedi işçilerine dayandırsalar da, bu işçilerin de önceden bu işi yaptıkları ve oraya hep birlikte gittiklerinin bilinmesi, kökenleri daha eskiye taşımaktadır. Operatif Masonluk Hz.Süleyman Mabedi (MÖ 965-957)Ortaçağ´da nice ülkede Mason denilen duvarcı, taşçı gibi çeşitli yapı zanaatkarlarının kurdukları meslek loncaları vardı. Bugün Operatif Mason adı verilenler işte bu loncalarda çalışan yapı işçileridir. Bu loncalar da günümüzde Operatif Mason Locaları olarak anılır. Bu localar, üyelerinin mesleki menfaatlerini koruyan, aralarında büyük bir dayanışma ile mesleki sırları kendi içlerinden dışarıya asla sızdırmayan kuruluşlardı. Operatif Masonluğun piri ve en büyük ismi olarak, Hazreti Süleyman Mabedi´nin Baş Mimarı Hiram Abif´in ismi üzerinde bir anlaşmaya varılmıştır. Bu efsanevi kişilik, günümüz Masonluğunun en önemli ritüellerinde yer alır ve insanın kendisini yüceltmesi yolculuğundaki son noktanın, yani Kâmil İnsan olabilme serüveninin zirvesinin sembolü olarak, Hiram şahsiyeti ve isminde vücut bulur. Spekülatif Masonluk günümüz dünyasında Masonluğun öğretisi sembollerle ve felsefi çalışmalarla verilmektedir. Spekülatif veya Fikri Masonluk şeklinde adlandırılan bu anlayış, eskiden sadece duvar işçiliği ile uğraşan Operatif Mason Localarında fikri ve felsefi çalışmaların da yapılmaya başlanması ile ortaya çıkan ve günümüz Hür Masonluğu’nun artık tamamına hakim olan anlayıştır.

Spekülatif Masonluk; binlerce yıldan bu yana inisiyatikve ezoterik geleneğin temsilcisi olarak Masonların iyiyi, doğruyu, güzeli, hakikati aradıkları, tüm dünyada hâkim olacak bir sevgi anlayışını yerleştirmeye çalıştıkları, bu yoldaki bilgi ve deneyimlerini kuşaktan kuşağa aktararak geçmişi ve geleceği ile insanlığı bir bütün haline getirmeye çalışan, dolayısıyla toplumsal bir yaşayış ülküsünü gerçekleştirmeye çalışan bir anlayıştır. Spekülatif çalışmaların Operatif Localarda başlamış olduğunu söylemiştik. Fakat Spekülatif Masonluk asıl ağırlığını 16.yüzyılın ortalarında, yapı işçisi olmayan haricilerin Mason Localarına kabul edilmeye başlanılması ile birlikte kazanmaya başlamıştır. Bu sayı zamanla hızla artmış, özellikle İngiltere ve Fransa´da soyluların, saray erkanının ve hatta kralların birbiri ardına Kabul Edilmiş Mason olmaya başlaması ile Mason Locaları kısa zaman içinde meslek loncaları olmaktan çıkıp, tamamıyla felsefi ve fikri çalışmaların yapıldığı Spekülatif Mason Locaları haline dönüşmüştür. Bugün tüm dünyada takip edilen gelenek de budur. İlk Büyük Loca´nın Kuruluşu İngiltere Birleşik Büyük Locası, 24 Haziran 1717´de İngiltere´de 4 Loca bir araya gelerek, ilk Büyük Loca´yı, İngiltere Büyük Locası´nı kurdular. Kısa zaman içinde İngiltere´deki diğer Locaların da katılması ile masonlar, kendi yasalarını derleme görevini Protestan bir Rahip olan James Anderson´a vererek ilk yazılı anayasasını oluşturdu. Masonluğun, ara vermeden sürdürülecek olan, yazılı tarihi ve ilk yazılı yasaları böylece resmen başlamış oldu. Anderson Anayasası (veya Anderson Yasaları veya Nizamnamesi) adı verilen bu kuralların ana hatlarına, bugün halen dünya düzenli Masonluğunca riayet edilmektedir.

Türk Masonluğu
Dünya düzenli Masonluğunca muntazam olarak kabul edilen ilk Türk Mason Büyük Locası, dünyada kabul gördükleri ve kendi kullandıkları şekliyle
Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası olarak geçer.

Dünya düzenli Masonluğunu temsil eden ve bir yerde Hür Masonluğun (Fikri Masonluk, Spekülatif Masonluk) atası sayılan
İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın Türkiye Büyük Locası'nı kabul etmesi ise ancak 1970 yılında, 1909 yılında Mısır'da kurulmuş bulunan ve Resne Locası'nın düzenli köklerine bağlanarak gerçekleşir. Ondan önce İskoçya Büyük Locası tarafından 1965 yılında, aynı gerekçe ile kabul edilerek oluşturulan Türkiye Büyük Locası bu yıldan itibaren dünya düzenli Masonluğunca kabul edilerek ritüelleri, kıyafetleri, mabetleri geleneksel Masonluğa göre yeniden tanzim edilerek muntazam bir hal alır ve bu düzenli Büyük Locanın kuruluş tarihi 1909 olarak tasdik edilir.Tüm dünyada masonluk, 1875 Lozan Konvanı ile, Gelenekçi Kesim ve Özgür Kesim olarak ikiye bölünmüş ve her ülkede bu yolda ayrışmalar yaşanmıştır. Bugün, İngiltere, Amerika ve Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa’nın genelinde Gelenekçi Masonluk, Fransa´da ise Özgür Masonluk ağırlıklı olarak varlığını sürdürmektedir. Gelenekçi Masonluk denilen ve Masonluğu başlatan ilk loca olan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, bu ayrışma sonrasında Liberal Masonluk yolunu seçenleri Masonluğun, Masonluk olarak adlandırılabilmesi için olmazsa olmaz kurallarına riayet etmedikleri için düzensiz ilan etmişler ve bu topluluklarla tüm ilişkilerini keserek onları Masonluktan dışlamışlardır.

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, bugün,
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Eskişehir, Denizli, Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Antalya, Çeşme, Fethiye'de 200'ün üzerindeki localarda çalışan 14.000 üyesi ile geleneksel masonluğun Türkiye'deki en büyük temsilcisidir. Yıllık %3 oranındaki üye artışı ile de dünyanın en hızlı büyüme oranına sahip obediyanslarından birisidir. Çalışmalarında din ve siyaset tartışmaları haricinde tüm konuşmaların özgürce yapıldığı ve analitik felsefi çalışmalar üzerine yoğunlaşan Localarına, 21 yaşını doldurmamış, Tanrı inancına sahip olmayan ve hür bir erkek olmayan kimseler kabul edilmezler.

Türkiye Büyük Locası, Masonluğun üç derecesinde (
Çırak, Kalfa, Üstat) çalışır. 4 ile 33 arasındaki yüksek derecelere devam edip etmemek üyelerin kendi inisiyatiflerindedir. Bu dereceleri yöneten Türkiye Yüksek Şurası'nın ise Büyük Loca ile herhangi bir organik bağı yoktur, aralarında sadece iyi niyet antlaşması vardır. Yüksek Şura'nın çalışmalarına katılabilmek için bir Masonun, kendi Locasında Üstat derecesini haiz olması ve Locasında düzenli ve iyi durumda olması gerekir. Kendi Locasındaki düzenini kaybeden bir üye, otomatik olarak yüksek derecelerde çalışma ve devam hakkını da kaybeder.

Türkiye Büyük Locası da, dünyanın diğer tüm düzenli Büyük Locaları gibi Masonluğun üç derecesinde, yani Çırak, Kalfa ve Üstat derecelerinde çalışırlar. Üstat derecesinin üzerinde bir derece, Büyük Loca bünyesinde yoktur.

Masonluğa kabul edilen ve düzenli bir Locada usulüne uygun olarak yapılan düzenli bir tören ile üyeliğe kabul edilen üye Çırak unvanını kazanır. Kabul töreninin ardından en az 12 ay geçmeden Kalfalığa yükselinemez. Bu 12 ay içerisinde Çırak Mason, kendisine verilen çeşitli Masonik ödev ve tezleri başarıyla tamamlamalı ve Kalfalığa lâyık olduğunu, farklı zamanlarda verdiği bu tezler ile ispatlamalıdır.
Kalfa olduktan sonra da en az 12 ay geçmeden
Üstatlığa yükselinemez. Üstat olabilmek için de Çıraklık dönemindekine benzer Masonik çalışmalar, bu sefer Kalfa gözüyle yapılır ve verilen tezler hazırlanıp, sunulup, kabul ettirildikten sonra yükselmeye hak kazanılır.

Türkiye’deki 2.grup olan ve 1966 da ayrılan Özgür Masonlar Büyük Locası, tüm dünyada
1875 Lozan Konvanı ile, Gelenekçi Kesim ve Özgür Kesim olarak ikiye bölünen Masonluk'un Türkiye'deki Özgür Kesim temsilcisidir. Günümüzde 43 locası, 7 kente dağılmış toplam 9 hizmet binası ile çalışmalarını sürdürmektedir.

1967’de Fransa Büyük Locası’ndan patent alan Özgür Masonlar Büyük Locası, 1989 tarihinde de Fransa Büyük Doğusu’ndan bir ikinci patent almıştır. Bunların her ikisi de Özgür Masonluk doğrultusundadır. Her iki patent de hiçbir kurumsal bağlılık ya da yönetsel bağımlılık içermemektedir.

Masonluğun amacı, bütün insanlar arasında kardeşlik bağlarının kurulması; insanlığın, hürriyet ve ahenk içerisinde gelişerek ilerlemesi ve Hakikatın araştırılmasıdır. Hür Masonluk, bu amaçlara kendisini adamak isteyen insanların çabalarını bir araya getirir.

Masonluk, Evrenin Ulu Mimarı adını verdiği Yüce Varlığı ve Ruhun ölümsüzlüğünü kabul eder. Çalışmalarına, Evrenin Ulu Mimarı'nın adını anarak başlar.

Eski adetlere uyarak, tüm çalışmaları esnasında Kutsal Kitaplar ile Gönye ve Pergel'i, Yemin Kürsüsü üzerinde bulundurur. Yeminler bunlar üzerine edilir.
Ahlak sağlamlığını şart koşar. Arasına alınacaklar için bu inanç ve nitelikleri, en başta gelen ilkeler olarak kabul eder. Ahlâk ve erdem uyumsuzluğu gösteren üyelerini harici hayata iade eder.

İnsan kişiliğine saygıyı, bütün insanların iyiliğine çalışmayı, ferdin hürriyetini ve ahlaki sorumluluğunu, insanların hak ve vazife eşitliğini, bilime saygıyı, birer prensip olarak kabul eder.

Masonlar, bir Mason ve vatandaş olarak, ülkelerinin yasalarına uymak, vatanlarına şerefle hizmet etmek mecburiyetindedirler. Her Mason vatanına sadakatle bağlıdır. Ülkesinin yararlarını, bağımsızlık ve hürriyetlerini, birlik ve düzenini korumayı kutsal bir görev olarak bilir.

Sonuç olarak
; bütün Mason’ların ana hedefi; İnsanın Tekâmülü ve kendini geliştirerek seviyesini yükseltmesidir. Bu uğurda çalışmalar değişik ortamlarda yapılsa da amaç birdir, kardeşliği ve Bir’i hissedebilmektir.




Temel İlkelerimiz

Masonluğun en önemli ilkeleri
ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK ve KARDEŞLİK’tir.

Bu üç ilke “Masonluğun Temel İlkeleri” olarak nitelenir. Bunlar birbirlerinden ayrılamaz, bir bütün oluşturur. Bunun için, genellikle üçü bir arada dile getirilir.
Bu ilkelerden her birinin, Masonluğun en önemli simgelerinden biri olan “eş kenar üçgen”in bir kenarını oluşturdukları benimsenir.

Ön yargılar ya da art niyetle Masonluğu kötülemek isteyenler, bu üç temel ilkenin Büyük Fransız Devrimi’nden alınmış olduğunu ileri sürer. Bunu, masonların “ihtilâlcilik ruhu” ile beslendiğinin kanıtı olarak gösterir.
Bu tür yaklaşımların amacı, Masonluğun ilkelerinin küçümsenmesi değil, Masonluğun kötülenebilmesi için gerekçeler aranırken buna ilkelerinin de eklenmesidir.
Oysa, Masonluğun tarihinde bu üç temel ilke Büyük Fransız Devrimi’nden kırk yıl kadar önce benimsenmiştir. Büyük Fransız Devrimi’nin gerçekleşmesinde masonların rolünün ne olduğu ise bambaşka bir konudur. Bunun çağımızda Masonluk’ta benimsenmesi sürdürülen ilkeler ile bağlantısı yoktur.
Kaldı ki, 1789 tarihinde başlayan Büyük Fransız Devrimi’nin, gerek amaçları gerek sonuçlarıyla, yalnızca Fransa halkı için değil, tüm insanlık için zararlı mı olduğu yoksa yarar mı sağladığı da apayrı bir tartışma konusudur.
Bu üçleme, günümüzde kullanılan Fransız paralarının üzerinde de görülebilir. Fakat buna bakarak Masonluğu salt Fransa’ya mal etme olanağı da yoktur.
Üstelik bu üç temel ilke, yer yer Masonluğu kötüleyenlerce de kendi sloganları olarak kullanılmaktadır.
Masonluk’ta bu üç temel ilkeye iyilik, doğruluk, alçak gönüllülük, saygı, dayanışma, bağlılık, tolerans, sabır, sevecenlik gibi “töresel ilkeler” de eklenmiştir.
Şimdi Masonluğun temel ilkelerini teker teker özetle gözden geçirelim. Masonluk’ta bu ilkelerin nasıl tanımlandığını görelim.

ÖZGÜRLÜK
:
Bir yanda “bireysel”, diğer yanda “toplumsal” olmak üzere iki tür özgürlükten söz edebiliriz.
Masonluk’ta toplumsal özgürlüğe de çok önem verilir. Fakat mason localarının çalışmalarında öncelikli tutulan bireysel özgürlüktür.
Bireysel özgürlüğün birkaç türü vardır. Bunların başında düşünce özgürlüğü ve vicdan özgürlüğü gelir. Bu iki temel özgürlüğün temeli “özgür düşünce”dir. Onlara politik özgürlük, sosyal özgürlük, ekonomik özgürlük, davranış özgürlüğü gibi nesnel özgürlükler katılır.
Masonluk’ta, ayrımsız olarak tüm insanların önce özgür düşünceye, sonra da tüm bireysel özgürlüklere sahip olması savunulur.
Masonluğun temel ilkelerinin başında gelen “özgürlük” konusunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, birtakım kavramların açıklanması gerekmektedir. Aşağıda, bu amaçla düzenlenmiş bir özet bulacaksınız.
Özgür Düşünce
Bir insanın hiçbir etki ya da baskı altında olmaksızın, kendi istemiyle, serbestçe düşünerek oluşturduğu düşünsel üretimdir. Bir diğer deyişle, dogmalardan, ön yargılardan, kör inançlardan, baskılardan ve korkulardan arınmış olan, bilimsel nitelikli değer yargılarına ve akıl verilerine dayanılarak üretilen düşüncedir.
Hiç kimsenin istediğini düşünmekten alıkonulamıyacağı sanılır. Bu nedenle “özgür düşünce” ilk bakışta basit ve açık görünür. Oysa her insan, daha doğuştan, çevresinde yerleşmiş tutumların, eğilimlerin, anlayışların, inançların, korkuların, peşin yargıların, özellikle dogmaların etkisi altında tutulur. Belli kalıplar içinde düşünmeye zorlanır.
Bir kez yitirilmiş olan özgür düşünce yeteneğini yeniden elde edebilmek pek zordur. Kendi kendisini yargılayabilme gücü olan, düşüncelerini eleştirebilen kişi, aslında birçok dogmalarının, çeşitli saplantılarının bulunduğunu görür.
Masonluk’ta, herkesin dogmalardan ve kör inançlardan sıyrılarak özgür düşünce sahibi olması öngörülür.
Düşünce Özgürlüğü
Bir insanın özgür düşüncesini serbestçe söyleyebilmesi, isterse yazarak ve çizerek başkalarına bildirebilmesidir.
Düşünce özgürlüğü ile “özgür düşünce” aynı şey değildir. Yalnızca bireyin özgür düşüncesinden söz edilebilir. Düşünce özgürlüğü ise toplumsal bir olgudur.
Demokratik toplumlarda düşünce özgürlüğü, rejimin temel direklerinden biridir. Baskı ya da dikta rejimlerinin egemen olduğu toplumlarda ise büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Bu kısıtlama, toplumu çeşitli bakımlardan geri kalmaya tutsak eden birçok etkenin başında gelir.
Düşünce özgürlüğünün kısıtlanması, kişilerin düşüncelerini başkalarıyla paylaşıp geliştirememesi, bireysel boyutta da “özgür düşünce”nin serpilip yaygınlaşamamasına yol açar.
Masonluk’ta, her toplumda sınırsız ve sonsuz bir düşünce özgürlüğünün oluşturulması öngörülür.
Dogma
Doğruluğu tartışmasız bir biçimde kabul edilip onaylanan, her türlü eleştirinin dışında ve üstünde tutulan, her koşul altında kesin ve değişmez sayılan görüş ve düşüncedir.
Hiçbir inceleme yapmadan, bilimsel veriler ile uyumlu olup olmadığına bakmadan, akıl süzgeçinden geçirmeksizin, karşıt görüş ya da olasılıkları göz önüne almadan, olduğu gibi inanılması önerilen her ilke bir dogmadır.
Bilim, bir bakıma dogmanın karşıtıdır. Fakat, bilimsel nitelikli olması gereken doğrular ve bunlara ilişkin soruların yanıtları da birtakım hazır kalıplara bağlanacak ve “değişmez” sayılacak olursa, bunlar da birer dogma sayılır.
Masonluk, dogmaların her türüne karşıdır.
Bâtıl
Aklın kabul etmediği ve gerçek ile ilgisi bulunmayan bir saplantıdır.
Bâtıl, doğada ya da yaşamda yer alan bağımsız iki veya daha çok olay ya da olgu arasında imgesel (hayalî) bağlantılar kurularak oluşturulur. Bilim dışı bir kurgu ve akıl ilkelerine uymayan bir kapılmadır. Bireyi belli saplantılara tutsak ederek aklın kullanılabilmesine, böylece düşüncenin gelişmesine engel olur.
Masonluk akıldan yana olduğu için
bâtıl ile bağdaşamaz.

Bağnazlık
Bir inancı, bir ülküyü, bir geleneği, bir göreneği, bir töreyi, bir ilkeyi, bir bilgiyi, bir düşünüyü, bir yorumu ya da bunlardan birkaçını, körü körüne ve aşırı ölçüde inatla savunmak, ondan başkasını ya da başka türlüsünü hiçbir koşul altında benimseyebilme eğilimini gösterememektir.
Toplumsal yaşamın birçok alanında, örneğin politikada, ekonomide, meslekte ve işte, sosyal ilişkilerde, hatta bilimde ve sanatta bile bağnazca tutum ve davranışlarla karşılaşılabilir.
Bağnazlık, tutuculuk (muhafazakârlık) ile aynı şey değildir. Tutuculuk “olanı olduğu gibi koruma ve sürdürme eğilimi” olarak tanımlanabilir. Geçmişin bilgi birikimi ve deneyimleri üzerine kuruludur.
Tutucu kişi değişimden pek hoşlanmaz; ama eleştiriye dayanıklıdır. Bağnaz bir insan ise eleştiriye dayanamaz; savunmasını saldırıya geçerek yapar. Üstelik bağnaz kişi kendi özgür düşüncesini oluşturmaz; başkalarının görüş ve düşüncelerini körü körüne savunur. Böylece kendini başka kişilerin düşünülerine tutsak eder. Bunlara karşı çıkan herkesi de kendine düşman sayar.
Bu nedenlerle bağnazlık her ortamda uyuşmazlık ve çatışma yaratır.
Masonluk, bağnazlığın her türüne karşıdır. İnsanlara, başkalarına karşı anlayışlı ve toleranslı olmalarını, herkesin özgürlüğüne saygı göstermelerini önerir.

Vicdan Özgürlüğü
İnsanın, tüm inançlarında hiçbir koşula ve sınırlandırmaya bağlı kalmaksızın, kendi vicdanından başka hiçbir güce hesap vermek zorunda olmayışıdır.
Vicdan özgürlüğü, her insanın inançlarına sahip olmasını, zorunluluklara bağlı kalmamasını, korkularını gidermesini, aklını ve öz buyrultusunu kullanmasını sağlar.
Masonluk’ta hiç kimsenin inancına karışılmaz.
Politik Özgürlük
Bir insanın, herhangi bir toplum yönetim biçimini, bir doktrin ya da rejimi, belli bir politik görüşün ya da örgütün ilkelerini dilediğince benimseyebilmesi, toplum yönetiminde yer ve görev alma kapısının kendisine açık olmasıdır.
Masonluk bir kurum olarak politika (siyaset)ile uğraşmaz. Fakat, ulusal yasalara uyan herkesin politik özgürlüğünü savunur.
Ekonomik Özgürlük
Bireyin, kendini ve kendisiyle birlikte geçim sorumluluğunu üstlenmiş olduğu kimseleri, çağın uygarlık düzeyinde geçindirebilecek durumda olmasıdır.
Masonluk, masonlar başta olmak üzere hiç kimseye bir özdeksel yararlanma ya da çıkar sağlamaz. Fakat herkesin ekonomik özgürlüğe sahip olmasını savunur.
Sosyal Özgürlük
Bir insanın, dilediği yaşam tarzını dilediğince seçebilmesi, toplumun her türlü olanağından yararlanabilme hakkının bulunmasıdır.
Bu özgürlük, İNSAN HAKLARI’nın temel öğelerinden biridir. İnsanın mutluluğun temel kaynaklarındandır.
Masonluk, insan haklarını sonsuzca savunur.
Davranış Özgürlüğü
Bir insanın, aklına ve buyrultusuna (iradesine) egemen olması, bedensel bir sakatlığı ya da hastalığı, sinirsel ya da psikolojik bir sorunu yoksa, yasalara ve toplumun töresine aykırı düşmemek koşuluyla istediğini yapabilmesidir.
Davranış özgürlüğü bir insanın her istediğini her istediği biçimde yapabilmesi değildir. Bu özgürlüğün en önemli koşulu başkalarını rahatsız ya da huzursuz etmemektir.
Her kişinin davranış özgürlüğü diğerlerinin hakları ile sınırlanır. Böyle olmazsa, toplumda barış, düzen ve denge yitirilir, anarşi ve karmaşa doğar.
Masonluk, özgürlüğü bir temel ilke olarak benimser, ama düzenden yanadır; anarşi ve karmaşaya karşıdır.

EŞİTLİK:
İnsanlar arasında, farklılıkları her ne olursa olsun, bundan ötürü hiçbir ayırım güdülmemesi, hiç kimseye hak etmediği ayrıcalığın tanınmaması gerekir.
Yasal olarak kısıtlı bir durumu bulunmayan herkes, tüzel bakımdan eşit haklara sahip olmalıdır. Birtakım insanlar bu ilkeye uymayıp “adalet” denilen olguyu da hiçe sayarak, yalnızca kendilerine yaraştırdıkları hakları sonsuz ölçüde, bencilce kullanmak ister. Bu tutum bir sosyal eşitsizlik, haksızlık, dengesizlik eğilimidir.
Masonluk haktan ve dengeden yanadır.
Her insan kendi sahip olduğu değerlere yaraşır olmalıdır. Bununla kalmamalı, diğer tüm insanları da aynı değerlere yaraşır görmelidir.
Hiç kimse, kendisinin olmayan şeylere göz dikmemelidir.
Herkes, kendine yeterli olanla yetinmeyi bilmelidir. Çünkü, bugün birisinin olan herhangi bir şey, dün başkasınındı; yarın da bir başkasının olacaktır.
İnsanlar arasındaki farklılıkların giderilmesi olanaksızdır. Çünkü bunların birçoğu doğal, ancak bazıları toplumsaldır. Bununla birlikte, tüm farklılıklarına karşın her insana koşulsuz olarak eşit davranmak, her insanı bir diğerine eşit saymak olanaksız değildir.
Bu olanağı sağlayacak olan güç “insancı sosyal adalet” olarak nitelenebilir.
Zaten Masonluk, insanlar ve toplumlar arasında var olan farklılıkları gidermeyi değil, tüm bu farklarına karşın her insana koşulsuz ve ayırımsız olarak eşit davranılmasını ilke edinmiştir.
Kimileri, Masonluk’taki eşitlik ilkesini sosyalist doktrinlerle bağdaştırır. Bu tür doktrinlere karşı çıkılan toplumlarda Masonluk bu bakımdan kötülenir.
Oysa, insanların özgürlüklerinin büyük ölçüde kısıtlandığı sosyalizmin bir yönetsel rejim olarak uygulandığı ülkelerde Masonluk yaşatılmaz.
Masonluk’taki eşitlik ilkesi herhangi bir doktrinden alınmış ya da esinlenilerek oluşturulmuş değildir. Doğrudan ve yalnızca insancılık (hümanizm) üzerine kuruludur.
Bu anlayışı şöyle özetleyebiliriz:
= Hiçbir ırk ya da soy bir diğerinden daha üstün ya da daha aşağı değildir. Hiçbir insanın alnına doğuştan “soyluluk” ya da “kölelik” damgası vurulmamıştır. Böyle bir şeyin oluşturulması insanlığa aykırıdır.
= Hiçbir din, mezhep ya da inanç bir diğerinden daha üstün ya da daha aşağı değildir. İnsanlar “inançlılar” ve “inançsızlar”diye, ya da buna benzer birbirine karşıt terimlerle (örneğin “dindarlar” ve “dinsizler” diye) birbirlerinden ayrılamaz. Hiçbiri diğeri onanla daha üstün ya da ayrıcalıklı tutulamaz.
= İnsanlık çeşitli toplumlara, çeşitli uluslara bölünmüştür. Bunların hepsi birden “insanlık bütünü”nü oluşturur. Her insan önce kendi toplumunun, kendi öz yurdunun, kendi ulusunun bir bireyidir. Her toplumun ve her ulusun da kendine özgü yasaları, töreleri, yaşayış biçimi vardır; bunlar yer yer birbirlerinden farklıdır. Bu etkenler, insanlar arasında bir eşitsizlik nedeni olamaz.
= Her ulusun, hatta bir ulus içindeki çeşitli toplumların kendilerine özgü bir dili vardır. Bir dil, bir diğerinden daha gelişkin olabilir. Bir yabancı dil, ona pek alışkın olmayan kulaklarca yadırganabilir. Fakat bu nedenlerle insanlar arasında ayırım yapılamaz.
= Erkeklerin ve kadınların biyolojik bakımdan farklılıkları vardır. Ailedeki ve toplumdaki öncelikli işlevleri de farklı olabilir. Fakat bundan ötürü erkek ya da kadın karşı cinse oranla üstün sayılamaz.
= Toplum içinde, ekonomik düzeyleri ve olanakları nedeniyle birbirlerinden farklı yaşam standartları olan insanlar bulunabilir. Fakat bundan ötürü hiç kimse bir diğerinden daha üstün ya da daha aşağı görülemez.
= Her toplumda, gerek bilgileri, gerek meslekleri ya da işleri, gerek “yönetici” ya da “emekçi” olmaları, gerekse toplumun yönetiminde yer alıp almamaları bakımından birbirlerinden farklı sosyal sınıflarda olanlar vardır. Fakat bundan ötürü hiç kimse bir diğerinden daha üstün sayılamayacağı gibi daha aşağı sayılamaz.
Masonluk, insanlar ve toplumlar arasında, her bakımdan ayırımsızlıktan ve eşitlikten yanadır.

KARDEŞLİK
:
İnsanların Masonluk’ta tanımlanan özgürlükleri elde edip her bakımdan “özgür” olmaları, sonra da bunun toplumsal eşitlik ile pekiştirilmesi kolay değildir. Her ikisinin birden korunabilmesi ise çok daha zordur.
Özgürlük ve eşitlik ancak birlik ve beraberliğin kaynağı olan kardeşlik ortamında gerçekleştirilebilir.
Masonluk’ta benimsenen kardeşlik, ortak bir ana ya da babaya bağlı olduğu için kendiliğinden oluşan, insanın elinde olmayan bir kardeşlik değildir.
Burada söz konusu olan kardeşlik, insanın kendi istem ve buyrultusuyla oluşturduğu, bilinçli bir kardeşliktir.
Bu kardeşlik “ülkü birliği” üzerine kuruludur. Tolerans, sevgi, saygı, güven, anlayış ve dayanışma ile yaşatılır.
Masonlar birbirlerine “kardeş” der ve birbirlerini “kardeş” olarak tanır. Fakat kardeşlik ilkesini yalnızca kendileri için istemekle kalmazlar. Tüm insanların bu kardeşliğe ortak olmalarını bekler, bunun için çalışırlar.
Bir ön yargı ya da bilgisizlikle Masonluğa karşı çıkanların masonlara yönelttikleri eleştirilerin başında Masonluk’ta benimsenen kardeşlik anlayışı gelir. Böylece masonların aralarındaki ilişkileri aile bağlarından bile üstün tuttukları, birbirlerini gözeten, bireysel çıkarlarını topluca koruyan bir örgüt oluşturdukları ileri sürülür.
Oysa, birbirlerinden ayrı zamanlarda aynı okulda okumuş kişiler arasında, aynı köyden hatta aynı kentten ya da çevreden gelenler arasında, birbirlerini hiç görmemiş ve tanımamış olsalar bile, bir yakınlık ve dayanışma eğilimi vardır. İnsan her gittiği yerde okul ya da askerlik arkadaşını, köylüsünü, kentlisini, memleketlisini arar.
Çünkü insanlar arasındaki dayanışma, paylaştıkları bir takım “ortak değerlerin varlığı” ile sağlanabilir. Birbirini “kardeş” olarak benimseyen kişiler arasında dayanışma olması çok daha doğaldır.
Kaldı ki, masonlar arasındaki dayanışma olgusu hiç de çoğu kimsenin sandığı gibi birbirine özdeksel (maddî) yardımda bulunmak ve destek olmak değildir; Masonluğun amaçlarını paylaşmak ve birbirinin Masonluğun amaçları doğrultusunda gelişip olgunlaşmasına katkıda bulunmaktır.
Birbirleriyle hiçbir kan bağı bulunmayan insanların birbirlerini “kardeş” olarak benimseyebilmeleri, bu kişilerin erdemlerini yansıtır.
Masonlar arasındaki kardeşlik bağlarının imrenilecek bir düzeyde olması beklenir. Fakat gerçekte bunun böyle olduğunu söyleyebilmek de zordur. Bu yüzden masonlar bile kimi zaman aralarındaki kardeşlik bağlarının yeterince güçlü olmadığından yakınır. Bunun başlıca nedeni ise, kimi masonların Masonluğun Töresel İlkeleri ’ni içtenlikle benimsemek ve bunları kendi yaşamlarına uyarlamak bakımından yetersiz kalmış olmalarıdır.
Masonluğun töresel ilkelerinin çoğu, uygar toplumlarda birer “erdem” olarak benimsenmiş bireysel niteliklerdir:
İyilik, doğruluk ve dürüstlük, alçak gönüllülük, sabırlılık, yüreklilik (cesaret) , yurtseverlik, çalışkanlık, görev duygusu, öz veri (fedakârlık) , içtenlik (samimiyet), bağlılık (sadakat), yardımseverlik, sevecenlik (şefkat) , insanseverlik, onur (haysiyet), ve bunların hepsinden daha önemli olan tolerans.
Tüm bu töresel ilkeler, bir bakıma KARDEŞLİK ilkesinin çeşitli öğelerini oluşturur. Bu ilkeler aynı zamanda bir masonun nasıl bir insan olması gerektiğini de ortaya koyar.
Masonluğa karşı çıkanlar, Masonluğun ilkelerini de kötüler.
Çünkü, Masonluğun ilkeleri, çeşitli nedenlerle bu kuruma saldıranlar ve masonları suçlayanlar için Masonluğun amaçlarından çok daha korkutucudur.
Çünkü, bu ilkeler, toplumu oluşturan geniş halk kitlelerini kendi pençelerine takarak böylece egemenlik tutkularını doyuma ulaştıran ya da onların sırtından kendi çıkarlarını elde etmeyi sürdürme kaygısında olanların işine gelmez.
Siz başkalarının söylediklerine kanmayın ve kapılmayın.
Yukarıda sayılmış olan temel ilkeler sizce iyi, doğru ve güzel mi? Anlatılan kapsamları sizce uygun mu? Bunu düşünün.
Düşünürken hiç kimsenin özgür düşüncenizi ve bireysel değer yargılarınızı etkilemesine izin vermeyin.
Kendi doğrularınızı öz buyrultunuzla ve vicdanınıza danışarak oluşturun.

www.mason-mahfili.org.tr


Derleyen: Ayhan Görür

Hiç yorum yok: