4 Aralık 2011

Yağmur...Perpetuum Jazzile -rain in Afrika







Perpetuum Jazzile -rain in africa






Lodos
...
Mevsim bahara yakın.
Fırtına.
Lodos.
Nasıl şiddetli nasıl sıcak esiyor...
...


Nazım Hikmet
***
Derleyen: Ayhan Görür

15 Kasım 2011

Savcıya...Fazıl Hüsnü Dağlarca/Nazım Hikmet






Nazım Hikmet RAN, Bursa Cezaevinde
* * *


Savcıya
Savcı, nedir düşündün mü,
Dağları sorguçlu kılan?
Onlar susmaz, gece gündüz, onlar haykırır yüceden.
Gelmiş dağlardan yalnayak, durmuş kapına bir ıssız,
Seni bile içli kılan.

Savcı, nedir düşündün mü,
Bıçakları uçlu kılan?
Bir eski hak alınmamış, bir dere kan sorulmamış,
Şunun bunun alın teri,
Alınları taçlı kılan.

Savcı, nedir düşündün mü?
Yazıları suçlu kılan?
Usla, yürekle büyümüş, gündüzler geceye karşı,
Ama nedir çağlar üzre,
Beni senden güçlü kılan


Fazıl Hüsnü Dağlarca

Derleyen: Ayhan Görür

19 Ekim 2011

YALNIZ DEĞİLİZ



Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değiliz sevgilim.
Gerçi gece uzun,
Gece karanlık
Ama bütün korkulardan uzak.
Bir sevdadır böylesine yaşamak,
Tek başına


Ölüme bir soluk kala,
Tek başına


Zindanda yatarken bile,
Asla yalnız kalmamak.


Şafakları ben balığa çıkarım
Akan akmayan sularda
Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden
Bir bahar akşamı dünyada.
Ben dört duvar arasında değilim
Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,
Karacadağ, Çukurova ve Cibalide.


Zehirli kör yılanları
Ve sıtmasıyla
Gün yirmidört saat insan avında
Karacadağda çeltikler.
Bir kız çocuğunun gözyaşı gibi-
Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,
Sol omzunda nazarlık,
Dağ başında unutulmuş üşümüş,
Minicik bir aşiret kızının -


Damla-damla, berrak olur pirinci.
Kamyonlarla, katır kervanlarıyla


Beyler sofrasına gider...




Çukurovam,


Kundağımız, kefen bezimiz


Kanı esmer, yüzü ak.


Sıcağında sabır taşları çatlar,


Çatlamaz ırgadın yüreği.


Dilerse buluttan ak,


Köpükten yumuşak verir pamuğu.


Külhan, kavgacıdır delikanlısı,


Ünlü mahpusanelerinde Anadolumun


En çok Çukurovalılar mahpustur,


Dostuna yarasını gösterir gibi,


Bir salkım söğüde su verir gibi,


Öyle içten


Öyle derin,Türkü söylemek, küfretmek,


Çukurova yiğidine mahsustur...




Tütünü bilir misin?


"Kız saçı" demiş zeybekler,


Su içmez her damardan,


Yerini kolay beğenmez,


Üşür


Naz eder,


Darılır


İki parmak arasında kıyılmış,


Bir parçası var kalbimin


İncecik, ak kağıtlara sarılır,


Dar vakit yanar da verir kendini.


Dostun susan dudağına...




Sokaklardan,


Kıyılardan,


Gök mavisinden,


Ekmeğinden,


Canevinden ayrı düşmeye


Yani bütün hasretlerin kahrına


Ve zehrine çaresiz kalmaların,


İlk nefesi Hızır gibi yetişir


Cibalide sarılan cıgaranın...




Tütün işçileri yoksul,


Tütün işçileri yorgun,


Ama yiğit


Pırıl - pırıl namuslu.


Namı gitmiş deryaların ardına


Vatanımın bir umudu...

18 Ekim 2011

Anladım...Can Yücel


Datça, Yazıköy kadını
Fotoğraf, Ayhan Görür



* * *

ANLADIM

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,
kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir,
ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..

Fakat,hakkedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini avucuma koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş
pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...


CAN YÜCEL

Datça, Knidos
Fotoğraf, Ayhan Görür


* * *
Derleyen: Ayhan Görür

21 Ağustos 2011

Ben Olmasın İçinde...Prof.Dr.Yıldız Tümerdem



Bu güzelliğin içinde "ben" - "sen" yok.
Doğa insanlığa gülümsüyor...
Ayhan Görür

Ben Olmasın İçinde

Dök satırlara yaşam öykünü
Anlat gençlikte kalan dününü


Ama
İçinde ben olmasın

Anlat dağlara, taşlara sevdalarını
Türküler söyle yanık sesinle

Ama
İçinde ben olmasın

Serp toprağa geleceğinin
Beklentili tohumlarını

Ama
İçinde ben olmasın

Hasadını yap bir başına
Güz rüzgârlı zamanlarda
Topla yaşamını, gönül sepetine

Ama
İçinde ben olmasın

Al ellerimi avuçlarının arasına
Sil gözlerindeki damlaları
Sakla tüm anılarını yaşam potasında

Ama
İçinde ben olmasın.


Prof.Dr.Yıldız Tümerdem

* * *

Derleyen: Ayhan Görür

16 Temmuz 2011

Terör: Silvan'da 13 askerimiz şehit edildi...



14.08.2011


Silvan'da 13 askerimiz şehit edildi
Nur içinde yatsınlar




Posted by Picasa


afiş


Can Dostlarımdan
İsmail Can Özkan
tasarımıdır
***
Derleyen: Ayhan Görür

24 Haziran 2011

Osman Amca'nın Hatçe'ye son mesajı...



Brett Whitheley
Avusturalya'lı Ressam
http://www.artquotes.net/masters/whiteley_biography.htm

Kıssadan Hisse: Osman Amca'nın Hatçe'ye son mesajı ;
_/
Hatçe bekliyor elinde kese,
Vallah keseynen kalsa keşke.
_/
Osman Amca
'nın hanımı, dayak yiyip
memleketteki anasının yanına gitmiş ve
epey zamandır gelmemiştir.
Cep tefelonuyla yaptığı çağırma istemlerine

cevap alamayan Osman Amca'nın;
çamaşır, bulaşık, yemek, temizlik
ve
çocuklarla uğraşmaktan takadı tükenmiştir.
Kadınını son kez çağırmak için telefona sarılmış,
ancak anasının yanından gelmek istemeyen kadın,
telefona cevap bile vermemiştir.
Bunun üzerine Osman Amca
mesaj atmaya karar vermiştir.
Mesajdan 1 saat sonra
evin kadını kapıda bitmiştir...

***

Osman Amca'nın işte o mesaj; Kadınım bu sağa son mesajım.
Bebelerinen evde oturup ağlarım.
Çamaşır, bulaşık tarih yaptı.
Kadınım ben bu işlerden ne ağnarım.

Bi tokat salladım değmedi bile,
La bok mu var babağan evinde.
Ula ne bilinmez bir avradmışşın,
Bebelerinen beni mevlam gayırsın.

Arkadaşın Hatçe yan yan bakıyo.
Üzelme Osman abi deyiveriyo,
Bebelerin başını okşayaraktan,
Kendi düşen ağlamaz deyip gülüveriyo.

Bugün geliverdi zabahın köründe,
Vallaha bi gecelik vardı zillinin üzerinde.
Bulaşığa daldı, çamaşırı yıkadı,
La kadınım bak göğnüm çok daraldı.

Bebeleri banyoya sokup yıkayıverdi.
Osman abi sende gir, keseleyim diyiverdi.
Bende büğün olmaz yarın diyiverdim,
La kadınım sağa bir şans daha verdim.

Zabaha kadar geliyosan gel eve,
Vallahi gelmezsen böyük tehlike.
Hatçe bekliyor elinde kese,
Vallah keseynen kalsa keşke.

* * *

Can Dostlarımdan Mürsel Üstün'ün gönderisidir...
***

Derleyen: Ayhan Görür

11 Haziran 2011

Kardeşçe yaşamayı öğrenmeliyiz...Martin Luther King



Afiş: İsmail Cem Özkan
***

Hepimiz beraber
kardeşçe
yaşamayı öğrenmeliyiz.
Yoksa
hepimiz beraber
aptalça öleceğiz.


***
We are all together brotherly
learn to live with.
Or
we are all together
die stupid.


Martin Luther King
Posted by Picasa

***
Derleyen: Ayhan Görür

5 Mayıs 2011

"Gnothi Seauton!-Kendini bil!..Sokrates/Prof.Dr.Yıldız Tümerdem



Atina, Delphi'deki Apollon Tapınağı

***


Gnothi Seauton!
Delphi’deki Apollo Tapınağı’nın girişinde bu söz yazılıdır:
“Gnothi Seauton!”
“Kendini Tanı! - Kendini bil!”


Sokrates

* * *


DELPHİ Tapınak Yazıtları Esin Kaynağım Oldu
Prof.Dr.Yıldız TÜMERDEM



Yeniden yenicesine
öğrenebilmek ve öğretebilmek...
Her gün bir bilinmeyeni öğrenmeyi
becerebilenler, uzun ve sağlıklı yaşarlar.

Yıldız Tümerdem


Yıllar öncesinde bir kitabın sayfaları arasında okuduğum, o güne kadar duymadığım bir tapınağın, Delphi Tapınağının kapısında yazılı olan, Sokrates'in, “ KENDİNİ BİL” öz deyişi yaşam felsefem oldu. O günden sonra, çevremdekiler arasında “kendini bilmezleri, haddini bilmezleri” görüp tanıdıkça sımsıkı sarılır oldum bu iki sözcüğe. Ne zaman yeni bir karar almaya kalkışsam, yeni bir adım atmayı düşünsem ciddi anlamda “ sakin olmalı, iyice düşünmelisin, kendini ve gücünü bilmeden hareket etmemelisin” derim kendi kendime. Yaşamımın her anında; “Ani kararlarım ve bu kararlardan kaynaklanabilecek yanlış-larımı, bu iki sözcükte gizli olduğunu düşündüğüm, gerçekleri görmemi sağlayan sihirli bir güç önlüyor” diye düşünür, ona göre de davranırım bir bakıma…
Bu nedenle, yaşamımdaki gizemli bir güç olan bu iki sözcüğün nereden geldiğini, yazılı olduğu tapınağın nerede olduğunu öğrenme isteğimi yitirmedim hiçbir zaman. Hekimlik ve eğitimsel çalışmalarımın yoğunluğu biraz azalınca, biraz soluk alınca,
İstanbul’un cıvıltılı Beyoğlu ve tarih kokulu sahaflar semtlerindeki eski kitapçılar sıklıkla uğrak yerlerim oldu. Hemen her gün yeni bir kitapla tanışmak öylesine hoş ve çocukça bir duygu idi ki benim için. Bu duygu anlatılmaz yaşanır kanımca. Öte yandan bilgisayarla dost olmanın ve dünya ile kolayca iletişim kurmanın şansını yakalamanın da keyfi göz ardı edilemez elbette. Delphi Tapınağı’nın nerede olduğu araştırmaya karar verdiğim günlerde, bir sitenin içinde kutsal tapınakların duvarları arasında saklanırken buldum onu. Dünyada çok sayıda kutsal tapınak var kuşkusuz. Yıllar öncesinde katıldığım Uluslararası bir kongrenin ardından Bankok sokak-larında dolaşırken, her evin bahçesinde kuş yuvasına benzeyen minik, tahtadan yapılmış tapınakları gördüğümde hem çok gülmüş hem de “aferin, Buda her an onlarla” diyerek buluşlarına hayran olmuştum. Rengarenk boyanmış bu tapınaklar yetiyordu insanlara ibadet etmeleri için. Önemli olan inançları idi, tanrıları her yerde onlarla beraberdi nasılsa…
Dünyada gerçek anlamda bilinen üç kutsal tapınak vardı. İkisi
Anadolu’da, Türkiye’de, Didim ve İzmir yakınlarında idi. Üçüncüsü de Atina yakınında Delphi Tapınağı idi. Tapınağın giriş kapısının sol tarafına öğretiler yazılmıştı eski yunan alfabesi ile. Bu sözler; o gün olduğu gibi, bu gün de, yeni bir yüzyıl insanı için yol gösterici nitelikte idi. Büyük düşünür Mevlana Celalettin Ruminin, her yıl yüz binlerce insanın ziyaret ettiği Konya’daki Türbesinden içeri girildiğinde; "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” yazısındaki yol gösterici sözcükler ziyaretçiler tarafından beğeni ile okunuyordu. Bu veciz sözlerin yıllar önce, Delphi Tapınağı'nın kapısında; “olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol, sevmi-yorsan sever gibi yapma ” sözleri ile benzeşmesi Tanrısal bir rastlantı mı idi?Nasıl düşünülürse düşünülsün, bu benzerlik hem şaşırtıcı hem mutlu edici idi. Anadolu topraklarımızdaki düşünürlerin ileri görüşlerini ve çağdaşlığını anlatıyordu bütün bunlar. Tapınağın diğer yazıları da bir birinden değerli ve yol gösterici idi. Çıkınımdaki kutsal sözcükleri her zamanki gibi yazarak paylaşmayı düşündüğümde, kalbimdeki çizgili kaslarımın telaşlı hücreleri teşekkür etti. Beynimdeki dingin hücrelerim de her zamanki gibi alkışlayarak ama ciddi duruşlarla kutladılar. Gelin birlikte değerlendirelim Delphi Tapınağı'nın kapısında insanlığın iyiliği, mut-luluğu ve dingin yaşamı için yazılan aşağıdaki sözleri;
Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilenmelisin. İşin yaşam dayanağının önceliği ve temelidir…




  • Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilenmelisin. İşin yaşam dayanağının önceliği ve temelidir...

  • Gürültü ve Patırtının ortasında sakin olmayı başarabilmelisin…

  • Sessizliğin, sükunetin içinde dinginlik ve mutluluk olduğunu unutmamalısın...Telaşsız, yavaş ve anlaşılır bir dille konuşmalısın…

  • Konuşurken başkalarını da dinlemelisin. Akıllı olmasalar, hatta yeterli bilgileri olmasalar bile karşındakileri dinlemelisin. Çünkü; doğru seçtiğin kitaplardan edindiğin bilgilerin yanı sıra, onlardan da çok şey öğrenebilirsin.Çünkü dünyada herkesin bilinen / bilinmeyen bir öyküsü vardır mutlaka. O öyküler başkalarında olduğu gibi senin için de yol gösterici olabilir…

  • Yaşamın anlamını bilmeli ve tadını çıkarmaya çalışmalısın. Çünkü geride kalan anlar geri dönüşümsüzdür…

  • Başka türlü davranmak gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalışmalısın. Fakat kimseye tam olarak güvenmemeli, teslim olmamalısın…

  • Sevgi ve aşkı değerlendirmeyi bilmelisin… Sevgi ve aşk, kıraç toprakların taze yeşili ve rengarenk çiçekleridir…

  • Sevgi ve aşk; gerçek ve mutlu yaşamın ta kendisidir…

  • Yılların akıp gitmesine öfkelenmemelisin. Gülümseyerek, hatta kahkahalarla gülebilmelisin geçmişte olup bitenlere. Çünkü her şeyi ile o yılları sen yaşadın, hesabını kimse soramaz / vermeye zorunlu değilsiniz…

  • Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek geçmişte bırakmalısın. Şimdiki seni; sana yakışır bir biçimde keyifli ve dertlerin ile çevreni sıkmadan yaşamalısın...

  • Anıların arasından en güzellerini ve seni mutlu edenlerini seçmeli, diğerlerini fırlatıp erişilmeyen uzaklara atmalısın…

  • Arada bir isyan etsen bile unutma ki içinde yaşadığın evreni yargılamak ola-naksızdır. Öyleyse önce kendini sorgulamalı, doğru olanı bulmalısın…

  • Hangi konuda olursa olsun kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde olmalısın. Görmeye çalış ki her şeye karşın dünya güzeldir. Yaşamak da öyle…Yaşam için iki şey çok önemlidir. Bunlar, var oluşunun, varlığını sürdür-tebilmenin özüdür; Kin tutmamalısın, ama olanları da asla unutmamalısın…

    Son öğüdümüz;

  • Herkesi ve her şeyi sevemezsin. Sevmeyi hak edenleri ve hak edileni sevmelisin...

  • Evrenin neresinde yazılı olursa olsun, doğru ve yol gösterici sözcüklerin kutsal olduğunu kabul etmişimdir her zaman…Yaşam çizgimi çok olumlu etkilemiştir bütün bu sözcükler. Elbette seçmek önemlidir…

* * *


Derleyen: Ayhan Görür

26 Nisan 2011

Bedri BAYKAM bıçaklandı...Hastahaneden, dost ve arkadaşlarına mesajıdır...




Bıçaklanan Sanatçı
Bedri Baykam'dan açıklama :


,,


Sevgili Arkadaşlarım,
Sevgili Sanatçı Dostlarım,

Çok teşekkür ediyorum, zahmet edip buralara kadar gelmişsiniz. Beni görebilmenizi, sizlerle kucaklaşabilmeyi isterdim . Ne var ki şu anda henüz buna sağlığım el vermiyor.
Yaşadığımız korkunç olaylar, ülkeyi her an gerenlere ve bu yıkıcı ruh haline taşıyanlara ne kadar dert onu bilmiyorum. Ama sanatı ve sanatçıları bir ülkede bu kadar hedef gösterirseniz, düşünce insanlarını bu kadar dışlarsanız
, laik demokrasiyi, aydınlanmayı ve Atatürkçülüğü savunanları bu kadar yabancı göstermeye kalkarsanız, bu yaşanan felaketlere ve cinayet teşebbüslerine hiçbir şaşırma hakkınız kalmaz.
Türk sanatçısı ve Türk aydını tüm bu planlı ve hain saldırılara karşı dimdik ayaktadır. Olayın üstüne örtülmeye çalışılan "meczup" havası sahte ve uydurma senaryodur. Herkes şunu bilsin ki, bu hazin tezgahların kimseye bir yararı olmayacak. Aydınlanma devriminin ışığa, güzelliklere, dostluğa, barışa, evrensel kardeşliğe sanatın her türlüsüne doğru yol alan okun yörüngesini değiştiremeyecektir.
Bugün buraya gelerek
Türk Sanatına sahip çıkan her kuruma, her örgüte, her sanatçıya, her sanatsevere ve her vatandaşımıza sonsuz teşekkür ediyorum, dayanışmamızı hiç kimse, hiçbir şekilde engelleyemeyecek..
21 Nisan 2011


,,


Bedri Baykam


Derleyen: Ayhan Görür

2 Nisan 2011

Yaşamak...Orhan Veli


YAŞAMAK


Biliyorum, kolay değil yaşamak, 
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne; 
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri, 
Gündüzleri gün ışığında ısınmak; 
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün, 
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine... 
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan- 
Her şeyi unutabilmek maviler içinde. 


Biliyorum, kolay değil yaşamak; 
Ama işte 
Bir ölünün hala yatağı sıcak, 
Birinin saati işliyor kolunda. 
Yaşamak kolay değil ya kardeşler, 
Ölmek de değil; 

Kolay değil bu dünyadan ayrılmak. 











Ama seveceksen öyle sev ki...Can Yücel


***

Konuşacaksan öyle bir konuş ki, inanayım. Ağlatacaksan öyle bir ağlat ki, susmayayım. Gideceksen öyle bir git ki, ölümüne unutamayayım.

"Ama seveceksen öyle bir sev ki; konuşsanda, gitsende, ağlatsanda seni yüreğimde yaşatayım"...

Can Yücel
***

Derleyen: Ayhan Görür

27 Ocak 2011

20 Ocak 2011

Atamızı Her Zaman Saygıyla Anıyoruz...



Mustafa Kemal ATATÜRK
1881-1938

* * *
Her zaman, Saygıyla Anıyoruz...

Âşık Mahzuni Şerif -Sarı saçlım mavi gözlüm

* * *
Derleyen: Ayhan Görür

14 Ocak 2011

Sevgiyi "bir" eden yontu...İnsanlık Abidesi...Mehmet Aksoy




















İnsanlık Abidesi
-Mehmet Aksoy
***

  • Türkiye'nin en büyük anıtı, Kars'tan yükselmeye başladı. Heykeltraş Mehmet Aksoy tarafından yapılan anıtın adı; İnsanlık Abidesi. Soykırım anıtlarına bir tepki olarak yükselen İnsanlık Abidesi, barışı ve kardeşliği temsil edecek.
  • 15 Ekim 2008'e kadar bitmesi planlanan anıtın toplam ağırlığı 700 ton, genişliği 35 metre ve boyu 30 metre olacak. İnsanlık Abidesi, taş döküm olarak tasarlandı, çelik bir konstrüksiyonla bağlantısı yapılıp statiği sağlanacak. Şu anda yüksekliği 10 metreye ulaşan heykelin projesi, Kars Belediyesi tarafından Beykoz Rotary Kulübü'nün koordinatörlüğünde gerçekleştirilmiş.
  • Tarihi Kars Kalesi'ne bakan Sukapı Mahallesi'ndeki tepeye kondurulan İnsanlık Abidesini Heykeltraş Mehmet Aksoy, belleği sembolize eden ikiye bölünmüş insan ve vicdanı sembolize eden kanayan bir göz diye tasvir etmektedir.
  • Bütün dünyada kardeşlik ve barış olsun, heykel barışa, insanlığa el uzatsın. İlk olarak, bütün savaşların acısını içinde taşıyan insani bir vicdan olsun. Bu insanlık vicdanı kanıyor. O vicdanın gözyaşları olsun. Bu hissedilsin. İnsanlık vicdanını, kanayan bir gözle sembolize ettim, bunun üzerinde ortadan ikiye bölünmüş bir insan var. Bu insan ikiye bölünmüş, karşıkarşıya konulmuş, birbirine düşman edilmiş. Aslında aynı insan. Bu aynı insandan
    bir tanesi bilinçlenmiş ve bir el uzatıyor. Elin etrafındaki herşey mekanik, put gibi, duvar gibi duruyor. O el, insanlığa daveti simgeliyor, diye anlatıyor
    Mehmet Aksoy.
  • Sarıkamış'ta doksan bin kişi ölmüş. Üstelik donarak...Savaşın acımasızlığını tam da görebileceğimiz bir yerdeyiz. Buradan tüm Kafkaslara bir barış ışığı yakılsın, isteniyor. Heykelin iki yanından,gökyüzüne doğru 4-5 km yukarıda birleşen iki ışık huzmesi olacak. Bu, o iki kişinin birleştiği anlamına gelecek ve belki bütün Kafkasya'dan görülecek.(Ermenistan'dan da...)
  • Türkiye'nin en büyük anıtının inşası, yönetmen Altan Sazak tarafından film olarak çekiliyormuş. Bir ara İnsanlık Abidesi, dikildiği tepenin kültür varlıkları kapsamında olması nedeniyle Kültür ve Tabiat Varlıkları Kuruluna da takılmış.
  • Barış için yapılan tüm projelerin, atılan tüm adımların başarılı olması dileğiyle...Mehmet Aksoy ve tüm emeği geçenlere saygılar.
  • Mehtap Dalayman


İnsanlık Abidesi ve Çevresi
Kars, Sukapı Mahallesi

***

_/ "İNSANLIK ABİDESİ"...
Olan olmuştur...

Eser tamamlanmadan tamamlanmıştır...

"İnsanlık Abidesi" gönlümüzün eseridir artık...
Zamanın sonsuzluğunda,
zamansızlığa göç etmiştir;
başka bir mekanda da
sergilenemez,
y
inelenemez...
Esere "ucube" diyen
ve
mahkeme kararı ile yıkılan eser
Sayın Başbakanımıza (!)
sevgi hisleriyle,
el vererek
elveda diyor,

Mehmet AKSOY'un
"İNSANLIK ABİDESİ"...
_/

Ayhan Görür

13 Ocak 2011

Sevgi ve Şefkat Üzerine...Jiddu Krisnamurti


Sevgi ve Şefkat:
Kuş,
yaralı kuşa yardım etmek için çırpınıyor...
***

Jiddu Krishnamurti
ON MIND AND THOUTH
Zihin ve Düşünce Üzerine



Madras, 2 Ocak 1983
Ölçüye Gelmeyen Zihin’den

Şefkat*nedir?–herhangi bir sözcükte bulabileceğiniz bir tanım değildir. Sevgi ve şefkat arasındaki bağıntı nedir? Yoksa bunlar aynı bir hareket midir? Bağıntı sözcüğünü kullandığınız zaman bu bir ikilik, bir ayrım ima eder. Ama biz şefkatin içinde sevginin nasıl bir yer tuttuğunu soruyoruz. Yoksa sevgi, şefkatin en yüksek bir ifadesi midir? Eğer herhangi bir dine bağlıysanız, herhangi bir guruyu izliyorsanız, herhangi bir şeye inanıyorsanız, kendi kutsal yazılarınıza inanıyorsanız, bir sonuca bağlanmışsınız, nasıl şefkatli olabilirsiniz? Kendi gurunuzu kabul ettiniz zaman, bir sonuca varmışsınızdır; Tanrı’ya ya da bir kurtarıcıya, şuna ya buna kuvvetle inandığınız zaman şefkat olabilir mi? Sosyal hizmetler yapabilirsiniz; acıma, duygudaşlık, hayırseverlik duygularıyla yoksullara yardım edebilirsiniz. Ama bütün bunlar sevgi ve şefkat midir? Sevginin doğasının anlaşılmasında, kalpteki zihin olan o niteliğe sahip olunduğunda, o zekadır. Zeka sevginin ne olduğunun anlaşılması ve keşfedilmesidir. Zekanın düşünceyle, akıllılıkla, bilgiyle hiçbir ilgisi yoktur. Çalışmalarınızda ve işinizde çok akıllı ve mantıklı tartışabilirsin, ama bu zeka değildir.

Zeka, sevgi ve şefkatle birlikte bulunur ve ve bir birey olarak bu zekâyla karşılaşamazsınız. Düşünce için seninki ya da benimki söz konusu olabilir, ama şefkat için seninki ya da benimki diye bir şey söz konusu olamaz. Zeka var olduğu zaman, ben ve sen ayrımı yoktur. Zeka en yüce olandır, her yerdedir. Yeri, gökleri yıldızları hareket ettiren o zekadır, çünkü o rahmaniyettir.

*Şefkat: bütünsel, bölünmeyen, ayırmayan
şefkat: rahmaniyet (ç.n.)



Kuşun Ölümü ve Üzüntü

***
Ayna Yayınları
Çeviri: Cengiz Erengil
s, 174-175

Derleyen: Ayhan Görür

2 Ocak 2011

Gelecek avuçlarımda olmalı...Yıldız Tümerdem



İpek Görür
Fotoğraf, Onur Görür

Gelecek avuçlarımda olmalı

Gülüyorsun
mutlusun
gelecek için güvendesin
demektir..
işte benim istediğim de bu çocuk..
ağlıyorsan
sesini duyurabiliyorsan
başın dimdikse eğer
güçlüsün demektir..
işte benim istediğim de bu çocuk..
susuyorsan
boynun bükükse
açsan susuzsan
bilgisizsen eğer
yitiksin, yokluksun
geleceğin ışıksız
demektir..
işte beni kahreden
ağlatan
isyan ettiren de bu çocuk..

böyle olmamalısın..
geleceğin
avuçlarının içinde olmalı
sımsıkı tutmalısın
kaybetmemelisin…

Prof.Dr.Yıldız Tümerdem

İpek Görür
Fotoğraf, Onur Görür

Derleyen: Ayhan Görür