30 Temmuz 2007

Firavun...Muhammed İkbal



photograph by Onur Görür
www.onur.spaces.live.com


firavun
,,

Ah! Akıl ve din sermayesini boşuna harcadım
Gördüm ama bu nuru tanımadım!
Bana bir bakın ey sultanlar
Bakın bana ey zararlı olanlar!
Mezar toprağından tamah ve hırsa kapılarak

Yakut, elmas çıkaran o kavme yazık olacak!
Müzede duran heykellerin
Sessiz dudağı kaynağı efsanelerin

Emperyalizmden haberler verir
Kör gözlere görme gücü getirir

Emperyalizmin takdiri ne? Bölmek!
Nifak yoluyla güç arayışına düşmek!
Yanlış bilgilendirme yüzünden
zelil oldu ülke
Perişan, bâtıl oldu önlemler ülkede!
Ey Kelimullah Musa
'yı tekrar görürsem
Uyanık bir gönül ondan isterim

,,

Muhammed İkbal
Cavidname
Çeviren: Halil Toker, Kaknüs Yayınları


Derleyen: Ayhan Görür

29 Temmuz 2007

Rûmî...Muhammed İkbal

* * *
Pakistan’ın Pencap Eyaleti Uç kentindeki
Bibi Javandi Türbesi Külliyesi

rûmî
,,

İnsan
kılıç, Hak'tır kullanan kılıcı
Âlem ise bu kılıcın bir biley taşı!
Âlemi gözardı etti Doğu, Hakk'ı gördü
Batı, âlemde uyandı
Hak'tan ürktü
Kulluktur gözü
Hakk'a açmak
Benliği perdesiz görmek yaşamak
Kul yaşamdan beratını alınca
Başlar
Hak kuluna salat okumaya
Kendi yazgısından habersiz olan kişinin
Toprağı
yoldaş olamaz ruh ateşinin
,,

Muhammed İkbal
Cavidname
Çeviren: Halil Toker, Kaknüs Yayınları

Faisal Masjid, Pakistan

Derleyen: Ayhan Görür

26 Temmuz 2007

Yaşlılık...Yahya Kemal Beyatlı


* * *

Old Man_by_Pyteo



Ölmek kaderde var yaşayıp köhnemek hazin,
Yok mudur bunun bir çaresi ya Rabbül âlemin!
Yahya Kemal Beyatlı


Derleyen: Ayhan Görür

25 Temmuz 2007

Âşka kul olmuş kişi...Muhammed İkbal


* * *
Kanunî Sultan Süleyman



Aşka kul olmuş kişi Tanrı'dan ilham alır
Kâfir ile mümine hep şefkatli davranır!

Muhammed İkbal
cavid'e hitap, Cavidname'den
Çeviri: Halil Toker, Kaknüs Yayınları

Derleyen: Ayhan Görür

Âriflerin Gönülleri...Mevlâna



Mevlâna Dergâhı, Konya/Turkey

"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"

Mevlâna Celâleddin Rumî


Dervişler, by Fausto Zonaro

Derleyen: Ayhan Görür

23 Temmuz 2007

Mevlâna ve Mevlevilik...





Mevlâna ve Mevlevilik


  • Mevlevilik; tamamen sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir müessesedir. Hazreti Mevlâna, yaradana gönül veren, bütün dünyadaki yaratıkları yaradandan ötürü sevmeyi ve bizlere sevgiden söz etmeyi öğreten bir aşk piridir.

  • Denizi bir testiye dökersen ne kadar alır? Bir günün kısmetini.

  • İşte deniz nasıl testiye kabın genişliği kadar sığarsa Mevlâna da kelime kalıplarına ve bizim idrakimize, istidadımız nisbetinde sığar. Zaten Mevlâna en kuvvetli, en üstün idrakin de ötesindedir.

  • Âşık ol âşık, aşkı seç ki sen de seçilmiş bir insan olasın diye seslenir.

  • Kendi varlığından geçerek Allah’ta fani olmak; yani Allah’a tam bir gönül bağlamak Allah’a giden en kısa yoldur. Gönlünü Hakk’a vermiş bir insanın artık kendi benliği kalmamıştır. Onun her zerresinden işleyen Allah’tır. Böylece o kişi nefsine uyup başkasına zarar verecek kötü işlerde bulunmaz. Allah ahlâkına bürünmüştür. Hz. Muhammed ve Hz. Mevlâna bize bu vasıflarıyla örnek olmuşlardır.

  • Mevlâna cihana sığmayan hudutsuz bir varlıktır. Güzeli, doğruyu, iyiyi, aşkı, hakikati arayanlara müjdeler veren lâhudî sestir. Zulmette kalanlara teselli sunan Rahmani sedadır. Ayrılıktan inleyenlere şifa bahşeden devalı nefestir. İnsana insanı öğretendir. Her şeyin insanda olduğunu ve tüm evrenin insanın emrine verildiğini öğretendir.

  • Mevlâna büyük bir Hak aşığıdır. Aşkın efendisidir. Aşkta yok olmuştur. Bizzat aşktır. Aşkın ne olduğunu soranlara;
    "Benim gibi ol da bil, ister nur olsun, ister karanlık, o olmadıkça, onu tamamiyle bilemezsin." buyurur.

  • İnsan düşüncesine yepyeni bir mesaj veren ve İslam düşünürlerinin fikir ve sistemlerini, inanç akidelerini ruh, akıl ve sevgi üçgeni içinde sunan, insanlığa ahlâk, din, ilim ve akıl yolunda heyecan katarak yeni ufuklar açan Mevlâna Celâleddin-i Rûmi, müstesna yüce bir varlık, ilâhi bir ışık, mânevi bir güneştir.

  • Onun insan düşüncesine verdiği en büyük mesaj Aşk, Sevgi ve Birliktir.

  • O, bir veli hüviyetiyle gönüller coşturmuş, bir pir, bir mürşid olan insan aklını nur ile yıkamış, akıl ve gönülleri kirden ve ikilikten kurtarmış ve temizlemiştir.

  • O, hiçbir şeyi inkar etmez, ama her şeyi birleştirir, bütünleştirir ve sevdirir. O kimseyi ayrı görmez; Çünkü O, herşeyin Allah’ın zuhur ve tecellisi olduğunu bilir ve bunu gönlüne ve insan aklına hâl olarak yansıtır.

  • Mevlâna, aziz ve yüce bir üstattır. Tek başına bir sistemdir, bir hayat ve düzendir. Ahlâkı, ilmi, hikmeti, sevgisi, aklı, tavrı, idraki, davranışları ve herşeyi ile yüceliği öğreten bir HAL ABİDESİ’dir. Peygamber’in gerçek temsilcisi, aşkın ve aklın en yüksek öğesi ve gerçeğidir.

  • İnsan yaratılmışların en şereflisidir düsturuyla; her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklayan Hz. Mevlâna sevginin, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün sembolüdür.

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
www.mevlanayili.gov.tr

Sema

Derleyen: Ayhan Görür

Cavidname...Muhammed İkbal




Cavidname

Âşık mısın? Mekandan mekânsızlığa yürü
Kendine haram kıl şu korktuğun ölümü
Ey mezar içinde ölü gibi yatan sen
Dirilmek mümkün Sür borusu ötmeden!
Gırtlağında hoş ve güzel nağmelerin varken
Nice sürer kurbağa gibi çamurda inlemen?
Bin üzerine zamanın ve mekânın
Çöz bağını şu dolaşmış zünnarın
İki göze ve kulağını daha da keskinleştir
Gördüğün her şeyi aklına yerleştir
Karıncaların sesini işiten kişi
İşitir zamaneden zamanenin gizini
Perde yakıp göze esir olmayan
O etkili bakışı iyice öğren benden

Muhammed İkbal
Cavidname
Kaknüs Yayınları



Derleyen: Ayhan Görür

20 Temmuz 2007

O Mavi Gözlü Bir Devdi/The Blue-Eyed Giant...Nâzım Hikmet




hanımeli, chevrefeuille
honeysuckle


O MAVİ GÖZLÜ BİR DEVDİ

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
Nâzım - Piraye
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın yoruldu
devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde
ebruliiii
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde
ebruliiiii
hanımeli
açan ev..



THE BLUE-EYED GIANT,
THE MINIATURE WOMAN AND THE HONEYSUCKLE


He was a blue-eyed giant.
He loved a miniature woman.
The woman's dream was of a miniature house
with a garden where the honeysuckle grows
in a riot of colours
that sort of house.

The giant loved like a giant.
And his hands were used to such big things
that the giant could not
make the building,
could not knock on the door
of the garden where the honeysuckle grows
in a riot of colours
at that house.

He was a blue-eyed giant.
He loved a miniature woman.
A mini miniature woman.
The woman was hungry for comfort
and tired of the giant's long strides.
And bye bye off she went to the embraces of a rich dwarf
with a garden where the
honeysuckle grows
in a riot of colours
that sort of house.

Now the blue-eyed giant realizes,
a house isn't even a graveyard for a giant love:
with a garden where the
honeysuckle grows
in a riot of colours
that sort of house...

Translated by Richard McKane
www.nazimhikmetran.com

Nâzım Hikmet


Derleyen: Ayhan Görür

19 Temmuz 2007

Yaşamak...Bedri Rahmi Eyüboğlu/ *kenglye



simple life by *kenglye




YAŞAMAK

Kimi eskidiği için yaşar
Kimi yaşadıkça eskir
Ne tohumunda keramet
Ne toprakta
Ne başakta
Marifet yaşamakta.



Bedri Rahmi Eyüboğlu


Derleyen: Ayhan Görür

17 Temmuz 2007

Walter Matthau/Bedri Rahmi Eyüboğlu


*
* *


A Walter Matthau Caricature sculpture.
Caricature Sculpture by ~CrimsonArts
http://www.deviantart.com/


Bir Güvercin Uçuverdi


Eyi bir yüz çatılarda gülerken
Bir güvercin havalandı içimden
Kar göğüslü bir güvercin
1930, Lyon

Bedri Rahmi Eyüboğlu


Derleyen: Ayhan Görür

15 Temmuz 2007

Gizli Sevda...Behçet Necatigil

* * *

Sayfalarda bitti... by HNDE

Gizli Sevda

Hani bir sevgilin vardı
Yedi-sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.

Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.

Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim,
Bildiğin gibi...
Anlıyordu.

Mesutmuş, kocasını seviyormuş
Kendilerininmiş evleri...
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi.


Behçet Necatigil


Derleyen: Ayhan Görür

13 Temmuz 2007

Kimi Sevsem Sensin...Atillâ İlhan

* * *


KİMİ SEVSEM SENSİN

kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarim bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor

kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum

atillâ İlhan

Derleyen: Ayhan Görür

Ben Sana Mecburum...Attilâ İlhan


* * *
Frida

BEN SANA MECBURUM

ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski İstanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun

belki haziran da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor

ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin

atillâ ilhan


Derleyen: Ayhan Görür

12 Temmuz 2007

Renkler ve Irklar Üzerine......Ayhan Görür


* * * *

* * * *

Farklı renkler
dünyamızı renklendirir;
Farklı ırklar
dünyamızı zenginleştirir.


Different colours
make the world colourful;
Different races
enrich our world.

Ayhan Görür

Translated by Barış Salman

9 Temmuz 2007

Sereserpe...Orhan Veli Kanık

* * *

* * *


SERESERPE

Uzanıp yatıvermiş sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

Orhan Veli Kanık

Derleyen: Ayhan Görür

8 Temmuz 2007

Eski Karım / My Ex-Wife....Orhan Veli Kanık


* * *

* * *

Eski Karım

Nedendir, biliyor musun:
Her gece rüyama girişin,
Her gece şeytana uyuşum,
Bembeyaz çarşafların üstünde;
Nedendir, biliyor musun?
Seni hâlâ seviyorum, eski karım.

Ama ne kadınsın, biliyor musun!


Orhan Veli Kanık



My Ex-Wife

Do you know why you appear
In my dreams night after night,
Why I'm tempted by Satan
On immaculate sheets?
You know why, my ex-wife?
I still love you, that's why.

You're some kind of woman - you know that?

Orhan Veli Kanık


Translated and with Introduction by:
Sait Talât Halman


Derleyen: Ayhan Görür

Les yeux d'Elsa...Lauis Aragon/Orhan Veli Kanık


* * *

* * *
Les yeux d'Elsa

Tes yeux sont si profonds qu'en me penchant pour boire
J'ai vu tous les soleils y venir se mirer
S'y jeter à mourir tous les désespérés
Tes yeux sont si profonds que j'y perds la mémoire

À l'ombre des oiseaux c'est l'océan troublé
Puis le beau temps soudain se lève et tes yeux changent
L'été taille la nue au tablier des anges
Le ciel n'est jamais bleu comme il l'est sur les blés

Les vents chassent en vain les chagrins de l'azur
Tes yeux plus clairs que lui lorsqu'une larme y luit
Tes yeux rendent jaloux le ciel d'après la pluie
Le verre n'est jamais si bleu qu'à sa brisure

Mère des Sept douleurs ô lumière mouillée
Sept glaives ont percé le prisme des couleurs
Le jour est plus poignant qui point entre les pleurs
L'iris troué de noir plus bleu d'être endeuillé

Tes yeux dans le malheur ouvrent la double brèche
Par où se reproduit le miracle des
Rois Lorsque le coeur battant ils virent tous les trois
Le manteau de Marie accroché dans la crèche

Une bouche suffit au mois de Mai des mots
Pour toutes les chansons et pour tous les hélas
Trop peu d'un firmament pour des millions d'astres
Il leur fallait tes yeux et leurs secrets gémeaux

L'enfant accaparé par les belles images
Écarquille les siens moins démesurément
Quand tu fais les grands yeux je ne sais si tu mens
On dirait que l'averse ouvre des fleurs sauvages

Cachent-ils des éclairs dans cette lavande où
Des insectes défont leurs amours violentes
Je suis pris au filet des étoiles filantes
Comme un marin qui meurt en mer en plein mois d'août

J'ai retiré ce radium de la pechblende
Et j'ai brûlé mes doigts à ce feu défendu
Ô paradis cent fois retrouvé reperdu
Tes yeux sont mon Pérou ma Golconde mes Indes

Il advint qu'un beau soir l'univers se brisa
Sur des récifs que les naufrageurs enflammèrent
Moi je voyais briller au-dessus de la mer
Les yeux d'Elsa les yeux d'Elsa les yeux d'Elsa

Louis Aragon


Elsa'nın Gözleri

Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orda bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde

Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdayların üzerinde

Karanlık bulutları boşuna dağıtır rüzgâr
Göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
Camın kırılan yerindeki maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da kıskandırırlar

Ben bu radyumu bir pekbilent taşından çıkardım
Benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
Bulup bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
Gözlerin Peru’mdur benim Golkond’um Hindistan’ım

Kâinat paramparça oldu bir akşamüzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken
Elsa’nın Gözleri Elsa’nın gözleri Elsa’nın gözleri.

Louis Aragon

Çeviri: Orhan Veli KANIK

Derleyen:Ayhan Görür

Seviyorum...Vladimir Mayakovsky

* * *

* * *

Seviyorum

İnsanoğlu aşkı doğduğunda getirir
Ama iş güç,
Para pul,
Ve buna benzer bir sürü şey
Kurutur gönlünüzün verimli toprağını.
Bedenin üstünde de gömlek.
Ama iş bu kadarla kalmaz.
Adamın biri,
Bir salak-
Bu gömleğe kol kapağı takmış,
Göğüs kısmınını da kolalamıştır.
İnsanoğlu yaşlandıkça fikir değiştirir
Kadın süslenir
Müller jimnastiğine başlar erkek.
Ama çok geç.
Deri kırışıklarla dolmuştur.
Aşk çiçeği açar,
Ve solar.


Ben de bol bol getirdim aşk verisini.
Ama insanlar
Daha küçücük yaştan başlayarak
Çalışmaya göre koşullanır.
Bense-
Rion kıyısında dolaşır
Sürterdim
Hiçbir şeye aldırmadan.

Kızardı anacığım:
"Ah korkunç haylaz, ah"
diyerek.
Kırbaç gibi şaklatırdı kemerini babam.
Bense
Cebimde üç düzmece ruble
Üçkağıt oynamaya giderdim erlerle.
Ne sırtımda bir gömlek
Ne ayağımda bir papuç
Katais Fırını'nda kavurur
Ya da güneşe verirdim sırtımı
Ve işkembemi,
İçim bulana dek.


Kendinden geçerdi güneş;
"Üst üste konmuş üç elma gibi mübarek!
Bu oğlanda var besbelli-
Altı okka bir yürek.
Ve hınzır anasını belliyor bu yüreğin.
Baksana a canım,
Nasıl oluyor da sığdırıyor
Beni,
Irmakları
Ve uzayıp giden kayalıkları,
O kuş kadar yüreğe?"


Vladimir Mayakovski

Çeviri: Bertan Onaran

Derleyen: Ayhan Görür

Alla'sen Söyle Nedir Aşkın Aslı Astarı... W.H.Auden/Can Yücel


* * * * * *

ALLA'SEN SÖYLE NEDİR
AŞKIN ASLI ASTARI


Kimine göre ufak bir çocuktur aşk,
Kimine göre bir kuş,
Kimi der, kalp kuruş;
Ama komşuya sordum, nedense yüzüme
Mânâlı mânâlı baktı,
Karısı bir kızdı bir kızdı, sormayın,
Aşkedecekti tokadı.

Şıpıtık terliğe mi benzer yoksa
Yoksa kandil çiçeğine mi,
Hacıyağına mı benzer dersin kokusu
Yoksa leylâk çiçeğine mi?
Çalı gibi dikenli mi, batar mı eline,
Andırır mı yoksa pufla yastıkları,
Keskin mi kenarı yoksa yatar mı eline?
Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı!


Tarih kitapları dokundurur geçer
Köşesinde kenarında,
Hele bir lafı açılmaya görsün
Şirket vapurlarında;
Eksik olmaz gazetelerin, bilhassa
İntihar haberlerinde,
Mâniler düzmüşler gördüm üstüne
Telefon rehberlerinde

Aç kurtlar gibi ulur mu dersin
Bando gibi gümbürder mi yoksa,
Taklit edebilir misin istesen kemençede,
Ne dersen piyanoda çalınsa;
Çiftetelli gibi coşturur mu herkesi
Yoksa ağıraksak bir hava mı?
İstediğin zaman kesilir mi sesi?
Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı!

Bir hâl oldum çardakların altında
Onu araya araya,
Küçüksu'ya baktım orada da yok,
Boşuna çıktım Çamlıca'ya;
Anlamadım gitti bülbülün şarkısını,
Bir acayip gülün lisanı da;
Benim bildiğim o kümeste değildi.
Ne de yatağın altında.

Aklına esince çıkarabilir mi dilini,
Başı döner mi asma salıncakta,
At yarışlarında mı geçirir hafta tatilini,
Usta mı düğüm atmakta,
Millet der peygamber demez mi?
Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı.

Ona rasladığı zaman duyduğu şeyleri
Kabil değil unutamazmış insan,
Yolunu gözlerim bacak kadardan beri
Ama o geçmedi bile yanımdan;
Merdiven dayadım otuz beşime,
Öğrenemedim gitti bir türlü,
Ne mene mahlûktur bu düşerler peşine
Bunca insan geceli gündüzlü?

Gelsin ya, nasıl, pat diye gelir mi dersin
Burnumu karıştırırken tatlı tatlı,
Ya tutar yatakta bastırırsa sabahleyin?
Talih bu ya, otobüste nasırıma basmalı!
Gelişi yoksa havalardan anlaşılır mı,
Selâmı efendice mi yoksa gider mi aşırı,
Değiştirir mi dersin bir kalemle hayatımı?
Alla'sen söyle nedir aşkın aslı astarı!

W.H. Auden

Çeviri: Can Yücel

Derleyen: Ayhan Görür