30 Aralık 2008

Açamam Gönül Kapımı...Yıldız Tümerdem



İstanbul
Fotoğraf, Ayhan Görür

Açamam Gönül Kapımı


Nasıl silerim bilmem düşlerdeki o aşkı
Devşirip uzattığın çiçekleri koklarken
Yağmur damlacıkları yüzümüzü okşarken

Nasıl çizerim bilmem bir kalemde bu aşkı
Güneşli sabahlarda bülbülleri dinlerken
Yıldızlı gecelerde gözlerimde gülerken

Nasıl uzak kalırım anılar beldesinden
Yüzündeki aydınlık içimde kor alevken
Sesindeki canlılık şarkımızı söylerken

Nasıl dökerim bilmem sevdamı sayfalara
Kalemimin renkleri hayalleri süslerken
Beyaz sayfalarımda seninle gezinirken

Nasıl açarım sana gönlümün kapısını
Anahtarsız duygular başıboş dolaşırken
Paslanmış ellerinle kapılar açılmazken

Bizden geriye kalan anılar yok olmuşken...

Günlüğümden, Ankara- İstanbul yolu

Yıldız TÜMERDEM


Siste Fenerbahçe Parkı
Fotoğraf, Ayhan Görür

Kadıköy Türk Dili Toplantılarının
sâdık katılımcısı
Yıldız Tümerdem'e
Can Yücel'in şiirini
http://ayhangorur.blogspot.com/2008/09/bulumak-zerecan-ycel.html
ve
Krishnamurti'nin "Sevgi Nedir?"
başlıklı denemesini
http://ayhangorur.blogspot.com/2008/12/kadn-ile-erkek-arasndaki-iliki.html
sunuyorum, sevgilerimle...
(Başa Dönmek için Ayhan Görür -my library, only for LOVE başlığını tıklatınız...)

"Tümerdemli" Dostlara
Mutlu Yıllar Diliyorum..



14 Aralık 2008

İstanbul Kanatlarımın Altında...Cesur Gürel/Bedri Rahmi Eyüboğlu




İstanbul Kanatlarımın Altında
cesurmelek/Gürel Cesur
http://www.fotokritik.com/1444543#e7443727

Cesur
Gürel izniyle...


İstanbul Destanı

İstanbul deyince aklıma bir martı gelir
Yarısı gümüş yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış bir yokmuş
...


Bedri Rahmi Eyüboğlu


The Sage of Istanbul

Say Istanbul and a seagull comes to mind
Half silver and half foam, half fish and half bird.
Say Istanbul and a fable comes to mind,
The ol wives' tale that we have all heard.
...
İstanbul Destanı, çeviren Talat Sait Halman

Bedri Rahmi Eyüboğlu
Göcek, Eyüboğlu Koyu

12 Aralık 2008

Kusur Yolu...Miguel D'ORS


Gün Batımı, İstanbul
Fotoğraf, Ayhan Görür


Kusur Yolu

Gençken
Tahammül edilmez kibirli biriydim.
"Bunun sonu kötü" dedi bir gün bana ayna.
"Çekidüzen vermelisin kendine".
Birkaç hafta sonra daha az kibirliydim.
Birkaç ay sonra artık kibirli değildim.
Bir sene sonra alçakgönüllü bir adamdım.
Çok alçakgönüllü.
Çok çok alçakgönüllü.
Tanıdığım en alçakgönüllü adamlardan biri.
Yâni
Tahammül edilmez bir kibirli ihtiyar
.

Curso superior de ignorancia, 1987

Miguel D'ORS

Çeviri: Olcay Öztunalı
Cumhuriyet Gazetesi
Şiir Atlası, Cevat Çapan


Marmaris, İçmeler'de
Gün Doğumu

Fotoğraf, Ayhan Görür

7 Aralık 2008

Memleket İsterim...Cahit Sıtkı Tarancı

Kadıköy, Özgürlük Parkı
Fotoğraf, Ayhan Görür

Memleket İsterim

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiceklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Cahit Sıtkı Tarancı

Kadıköy, Vapur İskelesi
Fotoğraf, Ayhan Görür

I Want a Country

I want a country
Let the sky be blue, the bough green, the cornfield yellow
Let it be a land of birds and flowers

I want a country
Let there be no pain in the head, no yearning in the heart
Let there be an end to brothers' quarrels

I want a country
Let there be no rich and poor, no you and me
On winter days let everyone have hose and home

I want a country
Let living be like loving from the heart
If there must be complaint, let it be of death

Cahit Sıtkı Tarancı

Boğaziçi, İstanbul
Fotoğraf, Ayhan Görür


Sere Serpe...Orhan Veli Kanık/Brett Whiteley




Brett Whiteley

Sere Serpe


Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

Orhan Veli Kanık

Lässig

Sie liegt hingestreckt, lässig;
Ihr Kleid ist leich verrutscht;
Sie hebt den Arm, man sieht ihre Achsel,
Und legt die Hand an ihren Busen.
Ich weiß, sie denkt an nichts Schlechtes
Nein, ich auch nicht, aber...
So geht's doch nicht!
So legt man sich doch nicht hin!


ORHAN VELİ KANIK

Fremdarting
übersetzt von
Yüksel Pazarkaya

***
elle s'est allongée, sans égards;
sa robe a glissé légèrement
elle a étiré son bras, laissant voir son aisselle
elle tenait son sein aussi
elle n'avait pas de mauvaise intention, je le sais
elle n'en avait pas, je n'en avais pas non plus, mais…
ce n'était pas possible !
on ne s'allonge pas de cette façon !


http://erguvanlar.azbuz.com/blog/yazi/oku/5000000009258246/SERE-SERPE-SIIRIORHAN-VELI-VE-BELLA


Derleyen: Ayhan Görür

6 Aralık 2008

Kadın ile erkek arasındaki ilişki nedir? Sevgi nedir?...Jiddu Krishnamurti


Jiddu Krishnamurti
Öğrenme ve Bilgi Üzerine

Oaji, 15 Nisan 1979

Erkek ile kadın arasındaki ilişki nedir? İlişki nedir? Genelde kabul edildiği biçimiyle, ilişki birlikte hareket etmektir. Siz yaşamınızı sürdürmek için çalışırsınız ve karınız evde kalıp yemekleri pişirir ya da sizin gibi çalışır. İlişki bütün bunları çağrıştırır: şefkât, cinsellik, iğrenme, alay etme, eş değiştirme - kız ya da erkek arkadaşlarınızı beğenmediğiniz zaman, bir diğerine gidersiniz. Bu süreç ilişki olarak adlandırılır. Bu tür bir ilişki aslında var mıdır? Olduğunu söylemiyorum; sorguluyoruz. Bu konuda doğmatik bir önerme yok. Gerçekte ilişkimiz neye dayanır? Lütfen, bunu sorgulayın. Biriyle ilişki içindesiniz. Yaşam ilişkidir, ilişki olmadan var olamazsınız, ama söz konusu ilişki nedir? Bunun sevgi olduğununu söylüyorsunuz. Kişi bu sözcükten oldukça çekinir, çünkü sevgi pek çok anlamlarla yüklüdür ve genellikle cinsellikle bağdaştırılır. Dolayısıyle sevgi yalnızca cinsel bir haz haline gelir. İlişki sorununu araştırdığınızda, bu gerçekte neye dayanır? İlişki birbirimiz hakkında kurduğumuz imgelere dayanır, değil mi? Kuşkusuz. İki imgenin ilişkisi vardır. Bu fikrin ya da bu gerçeğin hoşunuza gitmeyeceğini biliyorum, ama ister hoşlanın, ister hoşlanmayın, bunu sindirmek zorundasınız. Gerçek şu ki, herkes bir diğeri hakkında imgeler yaratır ve bu imgelerin bir tür ilişkisi vardır. Herkes kendi yoluna giderken, hırslar tutkular sürekli ayırıcı rol oynar ve belki iki kişi yatakta birleşir. Bu ilişki değildir; yüzelseldir, duyulara dayanır, hazdır. İmge gerçekte iki kişi arasındaki bölücü etkendir.

Bu imge kurmanın düzeneği anımsamaktır -onun ne söylediğini ya da sizin ne söylediğizi anımsamak, sizin cinsel imgelerinizi, saygılı, öfkeli olma, alay edilme imgesini anımsamak. Birbiriniz hakkında olağanüstü çok imge kurdunuz. Anımsamak düşüncenin hareketidir. İmge olmadan ilişkinin olup olamayacağını sorguluyoruz. Bu biricik ilişkidir. Bunun hakikatini gördüğünüzde, imgenin olduğu yerde bölünmenin olduğunu gördüğünüzde, onun hakkında bir imgeniz olduğu ve onun da sizin hakkınızda bir imgesi olduğunu zaman bu imgelerin insanları birbirinden ayrı tuttuğunu gördüğünüzde, bunun önemini bütünüyle gördüğünüzde, ki bunu başarabilirsiniz, imge kurma düzeneği sona erer. Doğal olarak, çünkü yaşamın çoğu ilişkidir -ister doğayla ister birbirimizle olsun. Bu bir ilişkidir, ama dünya, kozmos, evren hakkında bir imgeniz varsa, yaşamla ilişkiniz olmaz. Doğa hakkında bir imgeniz olabilir; o zaman söz konusu imge gerçek olandan daha önemlidir. Bunun hakikatini gördüğünüzde, imge yaratma sona erer. Böylece doğayla, evrenle, gerçek bir ilişki olanağı sağlanır, bu da sevgidir.

Jiddu Krishnamurti

Öğrenme ve Bilgi Üzerine
Çeviri: Anita Tatlıer
Ayna Yayınları, s.115-116

Salvador Dali

Kadın ile erkek arasındaki ilişki nedir?
İlişki nedir?
Sevgi nedir?
Gerçek ilişkinin ne olduğunu sorguluyoruz.

Erkek ile kadın arasındaki ilişki nedir? İlişki nedir? Genelde kabul edildiği biçimiyle, ilişki birlikte hareket etmektir. Siz yaşamınızı sürdürmek için çalışırsınız ve karınız evde kalıp yemekleri pişirir ya da sizin gibi çalışır. İlişki bütün bunları çağrıştırır: şefkât, cinsellik, iğrenme, alay etme, eş değiştirme - kız ya da erkek arkadaşlarınızı beğenmediğiniz zaman, bir diğerine gidersiniz. Bu süreç ilişki olarak adlandırılır. Bu tür bir ilişki aslında var mıdır? Olduğunu söylemiyorum; sorguluyoruz. Bu konuda doğmatik bir önerme yok. Gerçekte ilişkimiz neye dayanır? Lütfen, bunu sorgulayın. Biriyle ilişki içindesiniz. Yaşam ilişkidir, ilişki olmadan var olamazsınız, ama söz konusu ilişki nedir? Bunun sevgi olduğununu söylüyorsunuz. Kişi bu sözcükten oldukça çekinir, çünkü sevgi pek çok anlamlarla yüklüdür ve genellikle cinsellikle bağdaştırılır. Dolayısıyle sevgi yalnızca cinsel bir haz haline gelir. İlişki sorununu araştırdığınızda, bu gerçekte neye dayanır? İlişki birbirimiz hakkında kurduğumuz imgelere dayanır, değil mi? Kuşkusuz. İki imgenin ilişkisi vardır. Bu fikrin ya da bu gerçeğin hoşunuza gitmeyeceğini biliyorum, ama ister hoşlanın, ister hoşlanmayın, bunu sindirmek zorundasınız. Gerçek şu ki, herkes bir diğeri hakkında imgeler yaratır ve bu imgelerin bir tür ilişkisi vardır. Herkes kendi yoluna giderken, hırslar, tutkular sürekli ayırıcı rol oynar ve belki iki kişi yatakta birleşir. Bu ilişki değildir; yüzelseldir, duyulara dayanır, hazdır. İmge gerçekte iki kişi arasındaki bölücü etkendir. Bu imge kurmanın düzeneği anımsamaktır -onun ne söylediğini ya da sizin ne söylediğizi anımsamak, sizin cinsel imgelerinizi, saygılı, öfkeli olma, alay edilme imgesini anımsamak. Birbiriniz hakkında olağanüstü çok imge kurdunuz. Anımsamak düşüncenin hareketidir. İmge olmadan ilişkinin olup olamayacağını sorguluyoruz. Bu biricik ilişkidir. Bunun hakikatini gördüğünüzde, imgenin olduğu yerde bölünmenin olduğunu gördüğünüzde, onun hakkında bir imgeniz olduğu ve onun da sizin hakkınızda bir imgesi olduğunu zaman bu imgelerin insanları birbirinden ayrı tuttuğunu gördüğünüzde, bunun önemini bütünüyle gördüğünüzde, ki bunu başarabilirsiniz, imge kurma düzeneği sona erer. Doğal olarak, çünkü yaşamın çoğu ilişkidir -ister doğayla ister birbirimizle olsun. Bu bir ilişkidir, ama dünya, kozmos, evren hakkında bir imgeniz varsa, yaşamla ilişkiniz olmaz. Doğa hakkında bir imgeniz olabilir; o zaman söz konusu imge gerçek olandan daha önemlidir. Bunun hakikatini gördüğünüzde, imge yaratma sona erer. Böylece doğayla, evrenle, gerçek bir ilişki olanağı sağlanır, bu da sevgidir.


Jiddu Krishnamurti

Derleyen: Ayhan Görür

4 Aralık 2008

Geçmişe Dönemem...Yıldız Tümerdem


Günbatımı
Fotoğraf, Ayhan Görür


Geçmişe Dönemem

Yüreğim geçmişe götürme
Beni istemem

Biliyorum;
Güzeldi yaşadıklarım
Gençlik kokuluydu günlerim
Sevda yüklüydü gecelerim

Özde; başarılarım vardı
Başarısızlıklarım da
Bir yanda kahkaha
Bir yanda hüzün

Dört mevsimdi yaşamım
Kış baharı beklerdi
Kardelenler güneşi
Yaz başaklı tarlaları
Sonbahar bereketi

Günlük yaşardım
Alacalı sevdalarımı
Rüzgara kapılırdı
Çılgın duygularım
İstemesem de


Yüreğim geçmişe götürme
Beni istemem
Ne ben o beni bulabilirim
Ne de o yaşanmış yılları

Öylesine değişmiş ki
Yaşadığım sokaklar
Ne kaldırımlar tanıdılar beni
Ne de o akasya ağaçları

Yüreğim bırak beni
Benimle yorgunum
Ne geçmişe dönmek isterim
Yaşamak için
Ne de o hayallere
Takılı kalmak için…

Yıldız TÜMERDEM
Kırmızı kaplı günlüğümden
- Mart 1996 - Ankara-
geri dönüşümsüz yaşam

Fotoğraf, Ayhan Görür

27 Kasım 2008

CHANCE...




We belive in


Go on for CHANCE, OBAMA !
Now! O'BABA!/Turkish-O'Father/



We belive in
for The WORLD!



Derleyen: Ayhan Görür

26 Kasım 2008

Bin Yılın Sözü...



Kadıköy Özgürlük Parkında, 07:00
Sonbahar

'Tanrı,
iradesini hâkim kılmak için
yeryüzündeki iyi insanları kullanır;
yeryüzündeki kötü insanlar ise,
kendi iradelerini hâkim kılmak için
Allah kullanırlar.
'

"Bin yılın sözü"
olarak
Can dostlarımızdan

Nazan Clohesy (
nazan@flash.net)
gönderisidir...

Özgürlük Parkında-Sabah Gülü
Fotoğraf Ayhan Görür

22 Kasım 2008

Ortak Şeyler...İkbal Kaynar/Goethe/Tolstoy


Salvador Dali


Anne ve Çocuğu

Hiç kimse,
kollarında bir çocuk tutan anne kadar çekici
ve
birkaç çocuk arasındaki bir anne kadar
saygıdeğer değildir.

Goethe


Ortak Şeyler

Türkülerde tanıdım seni
Kara tenli ak tenli çocuk
Adın Ayşe, Jose ne fark eder
Bir türkü de sen söyle

Şarkılarda tanıdım seni
Kanayan yürek, coşkulu yürek
Makamın neva, saba ne fark eder
Bir şarkı da sen söyle

Şiirlerde buldum seni
Sevda hasret, kavga, hürriyet
Ülken İspanya, Afrika ne fark eder
Öyleyse bir
şiir de sen söyle

Atılım, 22 Eylül 2007
İkbal Kaynar

Mavi Yazılar
s.75,76
http://www.edebiyatdefteri.com/uyesayfasi.asp?edebiyat=21257

2003 Jean-Marc Bouju, Fransa

Iraklı adam,
savaş esirlerinin tutulduğu bölgede
çocuğunu rahatlatmaya çalışıyor.


"O an"

En önemli an,
"O an"dır;
çünkü bir tek ona sözümüz geçer.
İnsana en gerekli olan kişi
"O an yanında olan kişi"dir.
Çünkü
hiç kimse günün birinde bir başkasına
işinin düşüp düşmeyeceğini bilemez.
Ve de insan için, en önemli uğraşı,
"O an yanında olan kişiye iyilik yapmak" tır.
Zira bu, insanın yeryüzüne gönderiliş gayesidir.

Tolstoy


Derleyen: Ayhan Görür

20 Kasım 2008

Tek Başınalık ve Yalnızlık üzerine...Melih Cevdet Anday/Ataol Behramoğlu/Jiddu Krishnamurti



Güneşin Doğada Tek Başınalığı...
Fotoğraf, Ayhan Görür

Güneş,
evrenle
bir bütün olarak,
hiçbir ayrım yapmadan,
iyi-kötü her şeyin kaynağı olan
enerjisini sunuyor;
oluşuma katılıyor...

_/ Tek başınalık
yalnızlık ve çevreden soyutlanma değildir..._/

Ayhan Görür

Tek Başına

Ölürken çocuklarımı unuttum
Küçük deniz kirpikleriyle sabah
Denedim bütün sabahları.

Sana sürgünümün şarabını bıraktım al
Mumlarını güzelliğin ve hiçliğin
Bir de kaygumun soluk ellerini.

Denedim bütün ölümleri
Ama görmedim büyülü ağaç
Ezilmiş sevdaların giysileri.

Sana ayrılığın yayını bıraktım al
Bir de adını bilmediğim gökyüzünü
Lamalar gibi koşar bozkırda.

Oysa ölümsüzlük şuracıkta, kar
Güneşi gibi doldurmuş odayı, basit,
Anlamsız ve tek başına.

Ayaklarım hayvan, üstüm başım bitki
Denedim bütün vakitleri al
Başka türlü geçmeyen bir vakitti.

Melih Cevdet Anday

Tek Başınalık

Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü biri
Ve hiçbir şey yapmamaya karar verdi

Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir öteki
Ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi

Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir üçüncü
Ve tek başına düşünmeyi sürdürdü

Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü yüzbinler
Ve tek başınalıklarını sürdürdüler

Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü milyonlar
Milyonlarcaydılar

Ve tek başınaydılar
Bu arada birileri
Onlar
adına
Karar vermekteydi

Tek başına olduklarını sananlar
Topluca ortadan kaldırıldılar....


Ataol Behramoğlu


İlişki Üzerine ( Tek başınalık)
Yaşamak Üzerine Yorumlar'
dan
İkinci Dizi:
Uygunluk ve Özgürlük

Tek başına yaşamak büyük bir zeka gerektirir; tek başına yaşamak ve esnek olmak zordur.

Kendini sınırlama mutluluğunun duvarları olmaksızın tek başına yaşamak çok daha fazla tetikte olmayı gerektirir; çünkü tek başına yaşam
miskinliği, rahatlatıcı ve kırılması zor alışkanlıkları destekler.

Tek başına yaşam kişiyi soyutlamaya iter, yalnızca bilge insanlar kendilerine ve başkalarına zarar vermeksizin
tek başına yaşayabilirler.
Bilgelik tek başınalıktır,
ama yalnızlık sizi bilgeliğe götürmez.
Soyutlanma ölümdür, geriye çekilmekle bulunmaz.
Bilgeliğe götüren yol yoktur, çünkü
bütün yollar aynıdır, kişiye özgüdür. Her yol da doğası gereği yalnızca soyutlamaya götürür, bu soyutlanmalara birlik, bütün, bir. vb. dense de.
Yol kendine özgü bir süreçtir, araçlar kendine özgüdür, sonuç da araçlar gibidir.
Araç hedeften, "olması gereken"den ayrı değildir.
Bilgelik insanın bir alan içinde geçip gidenle, uçuşan düşünceyle
ilişkisinin anlaşılması sonucunda ortaya çıkar.

Bulmak için geri çekilmek, kendini soyutlamak keşfetmenin bitirilmesidir. İlişki, soyutlama olmayan bir tek başınalığa götürür.
Tek başınalık olmalıdır; ama kuşatan bir zihnin değil, özgürlüğün tek başınalığı olmalıdır.
Eksiksiz olan tek başınadır,
eksiksiz soyutlanma yolları arar.

Jiddu Krishnamurti

On Relationship
İlişki Üzerine
Ayna Yayınları
Çeviren: Nedime Volkan


Derleyen: Ayhan Görür

19 Kasım 2008

Hakikat...Jiddu KRISNAMURTI



Özgürlük Parkında Sabah -KADIKÖY
Fotoğraf, Ayhan Görür


Hakikat
uzakta
değil,

  • yakında;
  • hakikat
  • her yaprağın altında,
  • her gülüşte,
  • her gözyaşında,
  • kişinin sözcüklerinde,
  • duygularında,
  • düşüncelerinde.

Ama
öylesine gizlenmiş ki,
onu görmek
için
örtüsünü kaldırmak zorundayız.
Örtüyü kaldırmak
sahte olanı keşfetmektir;
sahte olanı tanıdığınız anda
ortadan kalkar
hakikat
açığa çıkar.


Jiddu Krisnamurti

On Truth
Rajghat, 23 Ocak 1949
Hakikat Üzerine
Ayna Yayınları*

Derleyen: Ayhan Görür

15 Kasım 2008

İstanbul Ufuktaydı...Yahya Kemal Beyatlı


Ufuktaki İSTANBUL
Fotoğraf,
Ayhan Görür

İSTANBUL UFUKTAYDI

Gurbetten, uzun yolculuk etmiş, dönüyordum.
İstanbul ufukta’ydı...
Doğrulduğumuz ufka giderken...
Sevdâlı yüzüşlerle, yunuslar
Yol gösteriyordu.

İstanbul ufuktan,
Sîmâsını göstermeden önce,
Kalbimde göründü;
Özentili kalbimde bütün çizgileriyle,
Binbir kıyı, binbir tepesiyle,
Binbir gecesiyle.

Yıllarca uzaklarda yaşarken,
İstanbul’u hicranla tahayyül, beni yordu.
Yer kalmadı beynimde hayâle.
İstanbul’a artık bu dönüş son dönüş olsun.
Son yıllarım artık
Geçsin o tahayyüllerimin çerçevesinde.

Bir saltanat iklîmine benzer bu şehirde,
Hulyâ gibi engin gecelerde,
Yıldızlara karşı,
Cânanla berâber,
Allah içecek sıhhati bahşetse...
Bu kâfî...!

Yahya Kemal Beyatlı

Photograph, Ayhan Görür

14 Kasım 2008

"Yapıcı eleştiride bulunmak" üzerine...FotoKritik



SEMA ÜNDEĞER
İstanbul'u Dinliyorum
"Resim"den bir "fotoğraf"
Sema Ündeğer'in izniyle çekilmiştir...

http://www.fotokritik.com/1356413

Yapıcı eleştiri üzerine küçük bir hikaye

Hindistan'da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yapıtlarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Geleri olarak tanısa da kısaca Ranga Guru derlermiş. Onun yetiştirdiği bir ressam olan Racigi ise artik eğitimini tamamlamış ve son resmini bitirerek Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş.
Ranga Guru;
"Sen artık ressam sayılırsın Racagi. Artık senin resmini halk değerlendirecek."
diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve meydanda en görünen yere koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Racigi denileni yapmış.

Racigi
birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki tüm resim çarpılardan neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Resmi alıp götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeni bir resim yapmasını istemiş. Racigi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş.
Ranga Guru resmi tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Racigi denileni yapmış...
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da boyalar da bırakıldığı gibi duruyor. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.

Ranga Guru
demiş ki;
"Sevgili Racigi, sen ilk resminde insanlara firsat verildiğinde ne kadar acımasız eleştirebileceklerini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı... Oysa ikinci resminde onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Şunu hiç unutma sevgili Racigi, kötü yönde eleştirmek kolaydır, yapıcı eleştiride bulunmak ise eğitim gerektirir. "

Fenerbahçe Sosyal Tesisleri
Fotoğraf, Ayhan Görür

http://www.fotokritik.com/1350706