23 Ekim 2006

Evren...Bülent Ecevit

İstanbul - Boğaziçi, Anadolu Kavağı
Y A R I N
Birşeyler olacak yarın
duruşundan belli
kırdaki atların
bulutların koşuşundan belli
kazışından köstebeklerin toprağı

karıncaların telâşından belli
birşeyler olacak yarın
belki bir tomurcuk
belki bir ağacın düşen yaprağı
belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı
kuşların uçuşundan belli
birşeyler olacak yarın
öbürgünden önemsiz
bugünden önemli
1975
Bülent Ecevit
Derleyen:Ayhan Görür

İnsan...Bülent Ecevit

Sait Samir
*
İNSAN
elbette senden güzel olacaktı
çizdiğin resim
yaptığın heykel
senden büyük olacaktı

senden yakışıklı

elbette senden doğru söyleyecekti

yazdığın şiir

elbette senden çok duyacaktı
söylediğin türkü

sen olduğundan büyüksün
sen olduğundan iyisin
sen olduğundan güzel
1954
Bülent Ecevit
Derleyen: Ayhan Görür

Toplum...Bülent Ecevit


*
* *
* * *

Y A R G I

öldürenle katiliz çalanla hırsız
tümümüz sanığız tümümüz savcı
tümümüz suçlu tümümüz yargıç

kimi aklar kimi suçlarız
kimi bağışlar kimi asarız
kendimizi başkasında

hergün bir bıçak saplı
birinin arkasında
vurulan da biziz vuran da
1975
Bülent Ecevit
Derleyen: Ayhan Görür

Bhagavatgita'dan...Bülent Ecevit

* * *
















* * *

BHAGAVATGİTA

Bhagavatgita ( Tanrı Şarkısı ) ,
büyük Hint Destanı Mahabharata'nın
öykülerinden biridir.
Hint felsefesinin ve sanskrit yazasının
en önemli yapıtlarındandır.
Yaklaşık iki bin yıl önce yazıldığı sanılır.
İki bin beş yüz yıl önce yazıldığını öne süren
uzmanlar da vardır.
Çevrilen bölüm, Tanrı Vişnu 'nun

görüntüsü olan Krişna'nın
savaş öncesinde komutan Prens Arcuna'ya
söylediklerinden derlenmiştir.

yaşayanlara da ölenlere de üzülmez bilge
hiçbirimiz hiçbir zaman yok olmadık
hiçbir zaman da yok olmayacağız

nasıl şu gövdenin içindeki can
çocukluktan gençliğe
gençlikten yaşlılığa geçerse
ölümde de bir başka gövdeye geçer

duyulardan insana
soğuk gelir sıcak gelir
acı gelir tat gelir

bunların hepsi de geçicidir

acıyla tadı bir tutabilen
ikisini de aşabilen ancak
ölümsüzlüğe erebilir

yoktan varolunamaz
olan yok olmaz

çözülmezdir evrenin örgüsü
değişmezi değiştirmeğe
kimsenin gücü yetmez

gövdeler ölür
gövdeleri giyinense ölümsüzdür
ölçülemez biçilemez o
yok edilemez o
ölümsüz ve doğumsuz olan
sonsuz ve başsız ve değişmez olan
ölebilir mi hiç gövde gibi

doğumsuzluğu bilen
ölümsüzlüğü bilen
sonsuzluğu ve değişmezliği bilen
öldürecek gücün olmadığını da bilir kendinde

eskimiş giysilerden soyunduğu gibi gövdenin
gövdeyi giyinen de eskimiş gövdeden soyunur
yeni giysiler gibi yeni gövdeler giyinir o

silâhlar yaralamaz onu
ateş yakmaz onu
yel kurutmaz onu

solmazdır ıslanmazdır o
yanmazdır yaralanmazdır o
değişmezdir tükenmezdir o
heryerdedir o
heptir o herdir o

gözle görülmez
akılla bilinmez
değiştirilmez

doğan için ölüm çaresizdir
ölense yeniden dirilir
olması gerekene üzülünmez

görünmezdir doğumdan önce
tüm varlıklar
ölümle de görünmez olurlar

iki görünmezlik arasındadır ancak
görünürlülük

ölümsüzdür yerleşen
tüm varlıkların gövdesine
ölümlünün ülümüne yas tutulmaz

acıyla tadı
yitimle kazancı
yengiyle yenilgiyi
bir tutarak gir savaşa
o zaman işte günah işlemezsin
kurtulursun bu yolda yürürsen
eylemlerinin köleliğinden
hiçbir adım boşa gitmez bu yolda
hiçbir emek geri tepmez
birkaç adım bile yürümek bu yolda
kurtuluş demektir

düşüncesiyle ereği birdir
bu yolda yürüyenin
ama kararsızların düşüncesi
her yöne dal budak salabilir

aklı ermeyenlerin sözü boldur
onlar kutsal betiklerden de
bir takım sözler bulur
"işte" derler "gerçek" budur

ne bencil isteklerden geçer onlar
ne de cehennem

dualarından bile zevkle kudrettir gözettikleri
dünyaya yine dönmek
yine dönmektir onların kaderi

öylesine bağlanır ki
zevkle kudrete onlar
birliğe yöneltemezler isteklerini

karşıtları aşmalısın
ölümsüslüğ ulaşmalısın
kazançlardan varlıklardan öte
kendine ermelisin kendine

heryeri sular kapladığında
suyla dolu kuyun olmuş ne çıkar
erenlere
tümü görenlere
kutsal yazıların artık ne gereği var

işte olsun gönlün
işin ödülünde değil
ödül gözetme çalşırken
çalışmaktan da durma geri

Tanrı'ya yönel her eyleminde
ödül düşünme
ne yergiye sevin
ne yergiye yerin
ayrımsızlığın erincinde ereceksin özgürlüğe

tutkuyla yapılan işin yoktur değeri
tutkusuz yapacaksın
budur bilgeliğin gereği

bu bilgeliğe erenler
kötülüğün de iyiliğin de üstündedir

Çeviri: Bülent Ecevit
Derleyen: Ayhan Görür

Lao Tsu'dan...Bülent Ecevit












Lao Tsu

HAKÇA YÖNETİM

hakça yönet ulusu
ne kadar çoğalırsa yasalar yasaklar
halk o kadar yoksullaşır
ne kadar keskinse silâhlar
ülke o kadar karışır
ne kadar aklıevvelse insanlar
o kadar acayip işler döner
ne kadar çoğalırsa kurallar yönergeler
hırsızlar o kadar çoğalır

onun için der ki bilge
ben tedbir almam halk düzelir
ben barışçı olurum halk doğru yola gelir
ben birşey yapmam halk zenginleşir
ben isteklerden arınırım
halkın da yalın ve temiz olur yaşamı

YUMUŞAK YÖNETİM
yumuşak yönetilen ülkenin
halkı yalındır
sert yönetim
halkı kurnazlaştırır


OLMAYANIN YARARI
tekerleğin göbeğini
otuz çubuk bölüşür
ortadaki deliktir

onu yararlı kılan

bir testi yaparsın

çamurdan
içindeki boşluktur
onu yararlı kılan

pencereler kapılar
oyarsın odaya
oyuklardır
onu yararlı kılan

olandan kâr gelir
olmayandan yarar

T A O
tao bir boş kaptır
kullanırsın ama dolmaz
sayısız olanın
erişilmez kaynağıdır o

keskinliği törpüle
bakışları yumuşat
çöz düğümü
toza toprağa bat

derinlerde saklıdır
ama hep var olandır o
nereden geldiği anl
aşılmaz

Çeviri: BÜLENT ECEVİT
Derleyen: Ayhan Görür

Ezra Pound...Bülent Ecevit

Ezra Pound
PİZA KANTOLARI 'ndan
Neyi gerçek seversen o kalır, gerisi döküntü
Neyi gerçek seversen koparılmaz senden
Neyi gerçek seversen özbeöz senin
Kimin dünyası, benim mi onların mı
belki de kimsenin?
İlkin gözle görülür, derken elle değilen
Cennet, dehlizlerinde bile cehennemin,
Neyi gerçek seversen özbeöz senin
Neyi gerçek seversen koparılmaz senden

Kendi masal âleminde ejderhadır karınca.
Kurtul kurumundan, insan değildir
Gözüpekliği de düzenliği de inceliği de yapan,
Kurtul kurumundan, kurtul diyorum.
Yeşil dünyadan öğren yaratılar sırasındaki
Ya da gerçek yaratıcılıktaki yerini
kurtul kurumundan,
kurtul alaycı seni!
*
Çeviri: BÜLENT ECEVİT

Hint Ozanı Rabindranath Tagore...Bülent Ecevit

GITANCALIRabindranath Tagore (1861-1941)
Poet of Bengal


ayağının tozuna
değsin başım
nem varsa benlik adına
boğsun gözyaşım

bana gelen her san
lekedir onuruma
ölüm getirir her an
çevremde dolanışım
nem varsa benlik adına
boğsun gözyaşım

benim adım verilmesin
gördüğüm işe
benim ömrümde senin isteğin
gerçekleşe

pürüzsüz sükûnunla sar beni
eşsiz güzelliğinle sar
gel dur da gönlümün nilüferinde
ben görünmez olayım
nem varsa benlik adına
gözyaşlarımla
boğayım

Bengalce aslından çeviri:
BÜLENT ECEVİT

Anma...Rauf Mutluay

* * *
* * *
ANMA - 1995


Öldük ölümden bir şeyler umarak
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Nasıl hatırlamazsın o türküyü
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok
Yok bizi arayan, soran kimsemiz,
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz,
Akarsuda aksimizden haber yok.


Ölümünün 10.
yılında,
bizim için çok değerli olan

RAUF MUTLUAY

saygı, sevgi,özlem ve hüzünle anıyoruz.
Ruhu şâd olsun.

Mutluay 'lar adına
Aysel Mutluay

* * *


Helâl olsun hakkım var ise size
Hakkınızı helâl edin siz bize
Sağ olanlar yine gelir yüz yüze
Siz sağ olun biz selâmet gidelim


Âşık Veysel


***


Saygıdeğer hocamızı biz de her zaman
rahmetle ve şükranla anıyoruz... 2006
Derleyen: Ayhan Görür

18 Ekim 2006

Turks

*


Turks Kaftan, Sultan 1. Selim

*

Dünyada elbise gördüm, içinde adam yoktu;
Dünyada adam gördüm, üstünde elbise yoktu.

Mevlâna Celâleddin Rumî

Derleyen: Ayhan Görür

Turks


*
*
Ceremonial helmet
**
İnsanda dilince değişir kader:
Ya yurda baş olur ya başı gider.

Kutadgu-Bilig
Yusuf Has Hacib

Derleyen: Ayhan Görür

16 Ekim 2006

Kutadgu-Bilig... Behçet Kemal Çağlar

*
*
Talismanic shirt of Cem Sultan,
mid-sixteenth century, Istanbul, Turkey. Cotton, paint, gold and ink. Topkapι Sarayι Müzesi, Istanbul. Photo Hadiye Cangökçe.


* * *

Kutadgu Bilik

Dildendir mutluluk, dildendir değer,

Dili olmayana insan mı derler!
İnsanda dilince değişir kader:

Ya yurda baş olur ya başı gider.
Bir söz edeyim ki kalsın seninle
Dilinden sızlanan insanı dinle:
Ağzından uygunsuz bir söz kaçırma,
Dilinle taş atıp başını kırma!

Çoğu faydasızdır, eyisi özdür,
Asıl söz, bilerek söylenen sözdür.
Kem söz duyanları hep düşman eder,

Ederse insanı söz sultan eder.
Ne yumruktan ne kılıçtan iz kalır,
İnsan ölür arkasında söz kalır.
Söyle: doğru, güzel, öz sandığını,
Söyle: bildiğini, inandığını.
Söyle: inananlar gelsin izinden,
Canına mal olsa dönme sözünden!
Akıllı söz söyler, amma az söyler,
Er olan sözünü sakınmaz, söyler.
Eyi söz, söyleyenden yanadır,
Oğul! Bütün bu öğütler sanadır.
Dinlersen sözümü, geçmez iş işten,
Değerlidir söz gümüşten, demirden.
Gümüş mümüş harcandıkça harcanır,
Söz gününde harcandı mı kazanır.
Yel altunu sürü sepet götürür,
Bir nasihat bin musibet götürür.



Yusuf Has Hacib

Karahan Döneminde yaşadı.
Yusuf Has Hacib, M.S.
1017 Karahanlı Devleti'nin Balasagun şehrinde dünyaya geldi.İyi bir eğitim gördü. Çağının geçerli bilimlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça'da öğrendi. 1077 yılında Kaşgar'da vefat etti. Günümüzde türbesi, Çin kontrolu altındaki Doğu Türkistan'daki Kaşgar`dadır.

Çeviri:
Behçet Kemal Çağlar

Derleyen: Ayhan Görür

14 Ekim 2006

Sessizliğin sesi - The sound of silence... Simon & Garfunkel

* * *
* * *
THE SOUND OF SILENCE

Hello, darkness, my old friend,
I've come to talk with you again.
Because a vision softly creeping.
Left its seeds while I was sleeping.
And the vision that was planted in my brain
Stil remains
Within the sound of silence.

In restless dreams I walked alone,
Narrow streetsf cobblestone,
"Neart the halo of a street lamp,
I turned my collar to the cold and damp
When my eyes were stabbed by the flash of a neon light
That split the night.

And touched the sound of silence.
And in the naked light I saw.
Ten thousand people, maybe more,
People talking withouth speaking.
People hearing withouth listening.
People writting songs that voices never share...
And no one dare
Disturb the sound of silence.

"Fool," said I,"you do not know,
Silence like a censer grows."
"Hear my arms that I might reach you."
But my words like silent rain-drops fell,
And echoed in the wells of silence.

And the people bowed and prayed
to the neon god they made.
And the sign flashed its warning
In the words that it was forming.
And the signs said
."The words of the
prophets are written
on the subway walls
And tenement halls,
And whisper'd in the sounds of silence."

*

SESSİZLİĞİN SESİ

Merhaba karanlık, eski dostum benim
yine seninle dertleşmeye geldim
çünkü bir hayal ağır ağır sokulup
ben uyurken tohumlarını bıraktı bana
ve duruyor hâlâ
sessizliğin sesiyle birlikte.

Huzursuz rüyalarda tek başıma yürüdüm
parkeli dar sokaklarda
bir sokak lâmbasının ışığı altında
yakamı yukarı çevirdim soğuğa ve neme karşı
o sırada geceyi yaran neon ışığı
saplandı gözlerime
ve sessizliğin sesine değdi.

Ve yalın ışıkta onbin insan gördüm
belki de daha fazlasını.
Birşey anlamadan konuşan insanlar,
dinlemeden duyan insanlar,
seslerin paylaşmadığı şarkılar yazan insanlar
ve kimse cesaret edemiyor
rahatsız etmeye,
sessizliğin sesini.

"Aptallar" dedim, "bilmiyorsunuz,
bir kanser gibi büyüdüğünü sesssizliğin
sözlerimi dinleyin!
Belki birşeyler öğretebilirm size
ellerime uzanın ve belki size ulaşabilirim."
ama sözlerim sessiz yağmur damlaları gibi düştü
ve sessizliğin boşluğunda yankılandı.
Ve insanlar diz çöküp dua ettiler
kendi yarattıkları neon tanrısına
ve uyarı ışıkları parlayıp işaretlerin
şu sözcüklerle biçimlendi:
"Peygamberlerin sözleri
metro duvarlarına
ve yoksul apartman koridorlarına yazılıdır
ve fısıldanmıştır
sessizliğin sesinde."


Simon & Garfunkel

Çeviren: Oğuz Eren
Korsan Yayıncılık

Derleyen: Ayhan Görür

11 Ekim 2006

Hayata dair... Servet Gürbüz

* * *
* * *
Sessizliğin sesini dinleyemezsin.
Kafandaki düşüncelerin gürültüsü
rahat bırakmaz seni.

Servet Gürbüz

Derleyen: Ayhan Görür

7 Ekim 2006

Biz, düşündüğümüz ve inandığımız ŞEYİZ... Leo Buscaglia

* * *
* * *
... hep bir bunalım arifesinde yaşar .

Biz, düşündüğümüz ve inandığımız ŞEYİZ...

Yıllardır tanıdığım biri hep bir bunalım arifesinde yaşar.
  • Kadın
    dünyanın zâlim ve acımasız bir yer olduğuna,
    felâketin köşenin hemen öteki yanında
    beklediğine ve
    kendini bir an boş bırakırsa
    üzerine atlamaya hazır olduğuna
    inanır.
    Bir piknik plânlandığı takdirde yağmur yağacaktır;
    telefon çalarsa kötü bir haber gelecektir;
    bir telgraf mutlaka bir ölüm haberidir.

  • Ona göre insanlar
    ya câhil,
    ikiyüzlü,
    hilekârdırlar
    ya da bunların hepsini birden kendilerinde toplamışlardır.
  • Ebedî iyimser bir insan olan beni de
    saf ve
    sözüne inanılmaması gereken biri
    olarak görür.
  • Ve bir kehanet gibi,
    kötü yaşam görüşü,
    insanları küçük görmesi ve
    felâket beklentisi
    çoğunlukla gerçekleşir.
  • Zaten başka türlü olsaydı yaşayabileceğini sanmam.
  • Sevgi aptal değildir.
    Yaşamın karanlık yüzünü de görür.
  • Ama kendi selâmeti için
    olumsuzluğu sürekli bir sığınak yapmaz.

Leo Buscaglia

* * *

Durumun kötü olacağını söylemeye devam ederseniz
kâhin
olma şansınız vardır.
Isaac Singer

*

Leo F. Buscaglia
Sevgi İçinde Doğmak
İnkilâp Kitabevi

Derleyen: Ayhan Görür

5 Ekim 2006

Çocuklara Dair - On children... Kahlil Gibran

* * *
* * *
by Kahlil Gibran

On Children


And a woman who held a babe against
her bosom said,"Speak to us of Children" and

he said:

  • Your children are not your children.
    They are the sons and
    daughters of Life's longing for itself.
  • They come through you but not from you,
    And though they are with you,
    yet they belong not to you.
  • You may give them your love
    but not your thoughts.
    For they have their own thoughts.
  • You may house their bodies
    but not their souls,
    For their souls their dwell
    in the house of tomarrow,
    which you cannot visit,
    not even in your drems.
  • You may strive to be like them,
    but seek not make them like you.
    For life goes not backward nor tarries
    with yesterday.
  • You are the bows from which your children
    as living
    arrows are sent forth.
    The archer sees the mark upon
    the path of the infinite,
    and He bends you with His might that His
    arrows may go swift and far.
    Let your bending in the archer's hand
    be for gladness;
    For even as He loves he the arrow that flies,
    so He loves also the bow that is stable.

Kahlil Cibran
The Prophet


* * *

Çocuklara Dair

Ve bebesini göğsüne bastırmış bir kadın dedi ki,
bize Çocuklar'dan Söz Et.
Ve o dedi ki:

  • Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil.
    Onlar Hayat'ın kendine duyduğu hasretin
    oğulları ve kızları.
  • Onlar sizinle gelirler ama sizden değil.
    Sizinle birlikte olsalar da size ait değil
  • Onlara sevginizi verebilirsiniz ama
    düşüncelerinizi değil.
    Çünkü kendi düşünceleri var onların.
  • Onların bedenlerini barındırabilirsiniz
    ama ruhlarını değil.
    Çünkü ruhları geleceğin evinde yaşar;
    düşlerinizde bile gidemezsiniz oraya.
  • Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz
    ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın.
    Çünkü geri geri gitmez yaşam,
    dün ile oyalanmaz.
  • Sizler yaysınız ve çocuklarınız
    bu yaylardan fırlatılan canlı oklar.
    Okçu
    sonsuzluk yolundaki hedefi görür ve
    oklari tez gitsin, ırak gitsin diye
    var gücüyle gerer sizi
    O.
    Okçunun
    elinde gerilmek size mutluluk versin.
    Çünkü
    O
    dengeli yayı da sever,
    uçan oku sevdiği kadar.

Halil Cibran
Ermiş

Çeviren: Ayşe Berktay
Alkım Yayınevi

Derleyen: Ayhan Görür

3 Ekim 2006

Tanrı - Allah - Dieu - God... VOLTAIRE

* * *

* * *

"D I E U " - "TANRI"


Arkadius’un imparatorluğu zamamında, Konstantiniye’de Tanrıbilim öğretmeni Logomakhos, İskitya’ya gitmişti; Kafkas dağlarının eteğinde, Kalkhis sınırlarındaki bereketli Zephirim ovalarında durdu. İyi kalbli ihtiyar Dondindak, büyük ağılı ile geniş samanlığın arasında, büyük avlusundaydı; karısı beş oğlu ile beş kızı, akrabaralıyla uşakları, hepsi diz çökmüşler, bir iki lokma yedikten sonra, Tanrı’ya şükrediyorlardı. Logomakhos “ Ne yapıyorsun öyle, a putatapar ?” dedi. Dondindak “- Ben pututapar değilim “ dedi. Logomakhos : “- Yunanlı değil İskit’sin, demek oluyor ki putataparsın, dedi. Söyle bana bakayım, o yabani İskitcenle neler okuyordun ? “ İskit : “ – Tanrının kulakları için bütün dinler birdir", diye cevap verdi; biz ona şükrediyorduk.Tanrıbilimci bu sefer: “ – Bizden ders almadan Tanrı’ya yakaran bir iskit ailesi; amma da tuhaf şey ! “, dedi. Az sonra İskityalı Dondindak’la şöyle bir konuşmaya girişti: çünkü tanrıbilim öğretmeni İskit dilinden biraz anlardı, öteki de biraz yunanca biliyordu. Bu konuşma Konstantiniye kitaplığında saklı duran bir el yazmasında bulunmuştur.

Logomakhos. – Bakalım din ve ahlâk ilkelerini biliyor musun. Tanrı’ya niçin yakarırsın ?
Dondindak. – Her şeyimizi borçlu olduğumuz bir Yüce Varlık vardır, ona tapınmak gerekir de ondan.

Logomakhos. – Bir yaban ağzından hiç de kötü cevap değil; peki, ondan ne istiyorsun ?
Dondindak. – Faydalandığım nimetler için, hatta beni içinde denediği üzüntülerden dolayı da ona şükrediyorum; ama ondan bir şey istmemeye çok dikkat ediyorum : Bize gerekeni o bizden daha iyi bilir, hem doğrusu korkuyorum, ben güneşli hava isterken komşum yağmur istemeye kalkarsa.

Logomakhos. – İşte bu ! Saçmalayacağını biliyordum zaten. Ta başından başlayalım. A Yaban, sana bir Tanrı vardır, diyen kim ?

Dondindak. – Bütün doğa.


Logomakhos. – O kadarı yetmez. Sence Tanrı nedir ?
Dondindak
. - Beni yaratandır, benim efendimdir, iyilik edersem bana ödül verir, kötülük edersem de beni cezalandırır.

Logomakhos
. - Bütün bunlar boş laflar, acınacak şeyler; esasa gelelim. Tanrı secundum quid, dolayısiyle mi, yoksa özünden ötürü mü ilksizdir ?
Dondindak
. - Ne dediğini anlamadım.

Logomakhos
. –Yontulmamış yaban ! Tanrı bir yerde midir, her yerin dışında mıdır, yoksa her yerde midir ?
Dondindak
. – Bilmem ki... orada olur, burada da.

Logomakhos
. – Gidi bilgisiz ! Olmuş, bitmiş bir şeyi, olmamış, bitmemiş etmeye, bir değneğin iki ucu olmamasını olası kılmaya gücü yeter mi ? Geleceği gelecek gibi mi, yoksa hal gibi mi görür ? Nasıl ediyor da varlığı yoktan var, vardan yok ediyor ?
Dondindak. – Doğrusu hiç incelemedim.

Logomakhos
. – Ne kaba herif ! Çare yok, alçalalım, Kendimizi küçültüp ona uyalım. Söyle bakalım, dostum, maddenin ilksiz olabileceğine inanıyor musun ?
Dondindak
. – Ha olmuş, ha olmamış, bana ne ? Ben, kendim ilksiz değilim ki. Tanrı her zaman için benim efendimdir; o bana doğruluk kavramını vermiş, uymam gerek; ben filozof değil, insan olmak isterim.

Logomakhos
. – Bu kalın kafalara da söz anlatmak ne güç şeymiş. Adım adım gidelim: Tanrı nedir ?
Dondindak
. – Benim efendim, beni yargılayan, benim babam.

Logomakhos
. – Ben sana onu sormuyorum, özü nedir ?
Dondindak. – Güçlü ve iyi olmak.

Logomakhos
. – İyi ama cisimsel midir, ruhsal mı ?
Dondindak
. – Ben ne bileyim.

Logomakhos
. – Ne ! Sen ruh nedir bilmiyor musun ?
Dondindak. – Bilmem: bileceğim de ne olacak ? Bilince daha mı doğru olacağım ? Karıma, çocuklarıma
, uşaklarıma daha mı iyi bakacak, yurduma daha mı yararlı olacağım ?

Logomakhos
. – Sana ruhun ne olduğunu ne ne olursa olsun öğretmeli; dinle bak: Ruh, ruh... bunu sana başka bir zaman anlatırım.
Dondindak
. – Bana öyle geliyor ki ruhun ne olduğunu değil de ne olmadığını söyleyeceksin. İzin verirsen ben de sana bir şey sorayım. Vaktiyle bir tapınağınızda görmüştüm: siz Tanrının resmini yapmışsınız, niye öyle uzun sakallı ?

Logomakhos. – O güç bir sorundur, anlaşılması için de önceden birkatım bilgiler edinmek ister.
Dondindak
. – Sen bana onları öğretmeden önce, bak bir gün başıma ne geldi, ben sana onu anlatayım. Bahçemin ta ucuna bir helâ yaptırmıştım. Bir köstebeğin bir mayıs böceğiyle şöyle konuştuğunu duydum. Köstebek : “ – İşte güzel bir yapı, diyordu, bunu kuran herhalde pek güçlü bir köstebek olmalı.” Mayıs böceği de : “- Alay mı ediyorsun, dedi, bu yapının kurucusu deha sahibi bir mayıs böceğidir.”

_/ O gün, bugündür kimse ile çekişmemeğe karar verdim. _/


VOLTAIRE

FELSEFE SÖZLÜĞÜ
Dictionnaire Philosophipue
Çeviren: Lütfi Ay
İnkilâp ve Aka Yayınevi


Kadıköy,
Özgürlük Parkı
Fotoğraf,Ayhan Görür

Ruhun mâhiyeti üzerine... KUR'ÂN-I KERÎM

* * *
* * *
K U R'Â N - Q U R'Â N

el-İSRÂ SÛRESİ-BANI ISRÂÎL
Sûre-Sûrah 17, Âyet 84

84.
De ki: Herkes,
kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar.
Bu durumda kimin doğru bir yol tutttuğunu
Rabbimiz en iyi bilendir.

85.
Sana ruh hakkında soru sorarlar.
De ki: Ruh, Rabbimin emrindedir.
Size ancak az bir bilgi verilmiştir.

84.
Say: Each one doth according toconduct,
and thy Lord is Best Aware of him
whose way is right.
85.
They will ask thee concerning the Spirit.
Say: The Spirit is by command of Lord,
and of knowledge ye have been vouchsafed
but little.

( Bu âyet, insan için ruhun mâhiyetini kavramanın
imkânsız olduğunu ifade etmektedir. Nitekim
"Ruhun mâhiyeti" problemi, asırlardır insanlığı
en çok düşündüren konulardan biri olmakla beraber,
halen meseleye nihaî bir çözüm getirilememiştir ve
öyle görülüyor ki, bundan sonra da getirilemeyecektir.)

KUR'ÂN-I KERÎM
VE
AÇIKLAMALI MEÂLİ

Türkiye Diyanet Vakfı

Derleyen: Ayhan Görür

1 Ekim 2006

İnsan, İdealizm ve Realizm ...Dr.D. Kessler





İnsanları

  • ne kadar himaye edersek edelim,
  • hür yaparsak yapalım,
  • huzura kavuşturursak kavuşturalım ve
  • harekete teşvik eylersek eyleyelim,

bütün bunlardan dolayı,

insanın

  • asıl mahiyetinin,
  • özünün,
  • cibilliyetinin
değişeceği, şüphesiz
hiç bir içtimaî (sosyal) nizam ( düzen) tarafından
tesis edilememiştir ( kurulamamıştır).


Kendilerine ve bize
başka türlü vaadlerde bulunan
"mevhumeciler - idealistler - utopisten"
dünyaya yabancı bir takım
idealistlerdir.
Onlara hiç bir içtimaî ( sosyal) ve siyasî vazife
itimat edilemez.

Ancak insanı

olduğu gibi göz önüne alan
realist kimse

- ki insanın

asıl realitesi ( gerçeği)

  • yarı akıl,
  • yarı his,
  • yarı Tanrı,
  • yarı hayvan

olmasıdır -

içtimaî ( sosyal) sahada nasihatler verebilir,
üzerine bir idare işi alabilir.

Dr.G.Kessler

İçtimaiyata ( sosyolojiye) Başlangıç

Derleyen: Ayhan Görür

İnsan denen bilmece... Ayhan Görür

* * *
* * *
İNSAN DENEN BİLMECE!
* * *
  • Kalıbıyla şahıs,
  • benliğiyle zat,
  • ruhuyla cevher,
  • aklıyla ilâh,
  • vahdetiyle bütün,
  • çokluğuyla fâni,
  • ruhuyla bâki,
  • intikâl yönünden ölü,
  • kemâl yönünden diri,
  • ihtiyaç bakımından noksan,
  • istek bakımından tam,
  • varlığın özü,
  • kendisinde her şeyden birşey bulunan ve
  • her şeyle alâkadar olan varlık.

    İŞTE İNSAN BUDUR!

Ebu Hayyam et - Tevhîdî

Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk'ün
Ehli Sünnete
göre
Kur'an ve Tasavvuf
Kitabından alınmıştır.

Derleyen: Ayhan Görür

İnsanoğlu... Ayhan Görür

* * *
* * *
Doğumum anama hamallıktı,
Yaşamam bana...
Ölümüm bile hamallık,
Cenaze alayına...

Can Yücel
Derleyen: Ayhan Görür