* * *
* * *
"D I E U " - "TANRI"
Arkadius’un imparatorluğu zamamında, Konstantiniye’de Tanrıbilim öğretmeni Logomakhos, İskitya’ya gitmişti; Kafkas dağlarının eteğinde, Kalkhis sınırlarındaki bereketli Zephirim ovalarında durdu. İyi kalbli ihtiyar Dondindak, büyük ağılı ile geniş samanlığın arasında, büyük avlusundaydı; karısı beş oğlu ile beş kızı, akrabaralıyla uşakları, hepsi diz çökmüşler, bir iki lokma yedikten sonra, Tanrı’ya şükrediyorlardı. Logomakhos “ Ne yapıyorsun öyle, a putatapar ?” dedi. Dondindak “- Ben pututapar değilim “ dedi. Logomakhos : “- Yunanlı değil İskit’sin, demek oluyor ki putataparsın, dedi. Söyle bana bakayım, o yabani İskitcenle neler okuyordun ? “ İskit : “ – Tanrının kulakları için bütün dinler birdir", diye cevap verdi; biz ona şükrediyorduk. “ Tanrıbilimci bu sefer: “ – Bizden ders almadan Tanrı’ya yakaran bir iskit ailesi; amma da tuhaf şey ! “, dedi. Az sonra İskityalı Dondindak’la şöyle bir konuşmaya girişti: çünkü tanrıbilim öğretmeni İskit dilinden biraz anlardı, öteki de biraz yunanca biliyordu. Bu konuşma Konstantiniye kitaplığında saklı duran bir el yazmasında bulunmuştur.
Logomakhos. – Bakalım din ve ahlâk ilkelerini biliyor musun. Tanrı’ya niçin yakarırsın ?
Dondindak. – Her şeyimizi borçlu olduğumuz bir Yüce Varlık vardır, ona tapınmak gerekir de ondan.
Logomakhos. – Bir yaban ağzından hiç de kötü cevap değil; peki, ondan ne istiyorsun ?
Dondindak. – Faydalandığım nimetler için, hatta beni içinde denediği üzüntülerden dolayı da ona şükrediyorum; ama ondan bir şey istmemeye çok dikkat ediyorum : Bize gerekeni o bizden daha iyi bilir, hem doğrusu korkuyorum, ben güneşli hava isterken komşum yağmur istemeye kalkarsa.
Logomakhos. – İşte bu ! Saçmalayacağını biliyordum zaten. Ta başından başlayalım. A Yaban, sana bir Tanrı vardır, diyen kim ?
Dondindak. – Bütün doğa.
Logomakhos. – Bakalım din ve ahlâk ilkelerini biliyor musun. Tanrı’ya niçin yakarırsın ?
Dondindak. – Her şeyimizi borçlu olduğumuz bir Yüce Varlık vardır, ona tapınmak gerekir de ondan.
Logomakhos. – Bir yaban ağzından hiç de kötü cevap değil; peki, ondan ne istiyorsun ?
Dondindak. – Faydalandığım nimetler için, hatta beni içinde denediği üzüntülerden dolayı da ona şükrediyorum; ama ondan bir şey istmemeye çok dikkat ediyorum : Bize gerekeni o bizden daha iyi bilir, hem doğrusu korkuyorum, ben güneşli hava isterken komşum yağmur istemeye kalkarsa.
Logomakhos. – İşte bu ! Saçmalayacağını biliyordum zaten. Ta başından başlayalım. A Yaban, sana bir Tanrı vardır, diyen kim ?
Dondindak. – Bütün doğa.
Logomakhos. – O kadarı yetmez. Sence Tanrı nedir ?
Dondindak. - Beni yaratandır, benim efendimdir, iyilik edersem bana ödül verir, kötülük edersem de beni cezalandırır.
Logomakhos. - Bütün bunlar boş laflar, acınacak şeyler; esasa gelelim. Tanrı secundum quid, dolayısiyle mi, yoksa özünden ötürü mü ilksizdir ?
Dondindak. - Ne dediğini anlamadım.
Logomakhos. –Yontulmamış yaban ! Tanrı bir yerde midir, her yerin dışında mıdır, yoksa her yerde midir ?
Dondindak. – Bilmem ki... orada olur, burada da.
Logomakhos. – Gidi bilgisiz ! Olmuş, bitmiş bir şeyi, olmamış, bitmemiş etmeye, bir değneğin iki ucu olmamasını olası kılmaya gücü yeter mi ? Geleceği gelecek gibi mi, yoksa hal gibi mi görür ? Nasıl ediyor da varlığı yoktan var, vardan yok ediyor ?
Dondindak. – Doğrusu hiç incelemedim.
Logomakhos. – Ne kaba herif ! Çare yok, alçalalım, Kendimizi küçültüp ona uyalım. Söyle bakalım, dostum, maddenin ilksiz olabileceğine inanıyor musun ?
Dondindak. – Ha olmuş, ha olmamış, bana ne ? Ben, kendim ilksiz değilim ki. Tanrı her zaman için benim efendimdir; o bana doğruluk kavramını vermiş, uymam gerek; ben filozof değil, insan olmak isterim.
Logomakhos. – Bu kalın kafalara da söz anlatmak ne güç şeymiş. Adım adım gidelim: Tanrı nedir ?
Dondindak. – Benim efendim, beni yargılayan, benim babam.
Logomakhos. – Ben sana onu sormuyorum, özü nedir ?
Dondindak. – Güçlü ve iyi olmak.
Logomakhos. – İyi ama cisimsel midir, ruhsal mı ?
Dondindak. – Ben ne bileyim.
Logomakhos. – Ne ! Sen ruh nedir bilmiyor musun ?
Dondindak. – Bilmem: bileceğim de ne olacak ? Bilince daha mı doğru olacağım ? Karıma, çocuklarıma, uşaklarıma daha mı iyi bakacak, yurduma daha mı yararlı olacağım ?
Logomakhos. – Sana ruhun ne olduğunu ne ne olursa olsun öğretmeli; dinle bak: Ruh, ruh... bunu sana başka bir zaman anlatırım.
Dondindak. – Bana öyle geliyor ki ruhun ne olduğunu değil de ne olmadığını söyleyeceksin. İzin verirsen ben de sana bir şey sorayım. Vaktiyle bir tapınağınızda görmüştüm: siz Tanrının resmini yapmışsınız, niye öyle uzun sakallı ?
Logomakhos. – O güç bir sorundur, anlaşılması için de önceden birkatım bilgiler edinmek ister.
Dondindak. – Sen bana onları öğretmeden önce, bak bir gün başıma ne geldi, ben sana onu anlatayım. Bahçemin ta ucuna bir helâ yaptırmıştım. Bir köstebeğin bir mayıs böceğiyle şöyle konuştuğunu duydum. Köstebek : “ – İşte güzel bir yapı, diyordu, bunu kuran herhalde pek güçlü bir köstebek olmalı.” Mayıs böceği de : “- Alay mı ediyorsun, dedi, bu yapının kurucusu deha sahibi bir mayıs böceğidir.”
_/ O gün, bugündür kimse ile çekişmemeğe karar verdim. _/
Dondindak. - Beni yaratandır, benim efendimdir, iyilik edersem bana ödül verir, kötülük edersem de beni cezalandırır.
Logomakhos. - Bütün bunlar boş laflar, acınacak şeyler; esasa gelelim. Tanrı secundum quid, dolayısiyle mi, yoksa özünden ötürü mü ilksizdir ?
Dondindak. - Ne dediğini anlamadım.
Logomakhos. –Yontulmamış yaban ! Tanrı bir yerde midir, her yerin dışında mıdır, yoksa her yerde midir ?
Dondindak. – Bilmem ki... orada olur, burada da.
Logomakhos. – Gidi bilgisiz ! Olmuş, bitmiş bir şeyi, olmamış, bitmemiş etmeye, bir değneğin iki ucu olmamasını olası kılmaya gücü yeter mi ? Geleceği gelecek gibi mi, yoksa hal gibi mi görür ? Nasıl ediyor da varlığı yoktan var, vardan yok ediyor ?
Dondindak. – Doğrusu hiç incelemedim.
Logomakhos. – Ne kaba herif ! Çare yok, alçalalım, Kendimizi küçültüp ona uyalım. Söyle bakalım, dostum, maddenin ilksiz olabileceğine inanıyor musun ?
Dondindak. – Ha olmuş, ha olmamış, bana ne ? Ben, kendim ilksiz değilim ki. Tanrı her zaman için benim efendimdir; o bana doğruluk kavramını vermiş, uymam gerek; ben filozof değil, insan olmak isterim.
Logomakhos. – Bu kalın kafalara da söz anlatmak ne güç şeymiş. Adım adım gidelim: Tanrı nedir ?
Dondindak. – Benim efendim, beni yargılayan, benim babam.
Logomakhos. – Ben sana onu sormuyorum, özü nedir ?
Dondindak. – Güçlü ve iyi olmak.
Logomakhos. – İyi ama cisimsel midir, ruhsal mı ?
Dondindak. – Ben ne bileyim.
Logomakhos. – Ne ! Sen ruh nedir bilmiyor musun ?
Dondindak. – Bilmem: bileceğim de ne olacak ? Bilince daha mı doğru olacağım ? Karıma, çocuklarıma, uşaklarıma daha mı iyi bakacak, yurduma daha mı yararlı olacağım ?
Logomakhos. – Sana ruhun ne olduğunu ne ne olursa olsun öğretmeli; dinle bak: Ruh, ruh... bunu sana başka bir zaman anlatırım.
Dondindak. – Bana öyle geliyor ki ruhun ne olduğunu değil de ne olmadığını söyleyeceksin. İzin verirsen ben de sana bir şey sorayım. Vaktiyle bir tapınağınızda görmüştüm: siz Tanrının resmini yapmışsınız, niye öyle uzun sakallı ?
Logomakhos. – O güç bir sorundur, anlaşılması için de önceden birkatım bilgiler edinmek ister.
Dondindak. – Sen bana onları öğretmeden önce, bak bir gün başıma ne geldi, ben sana onu anlatayım. Bahçemin ta ucuna bir helâ yaptırmıştım. Bir köstebeğin bir mayıs böceğiyle şöyle konuştuğunu duydum. Köstebek : “ – İşte güzel bir yapı, diyordu, bunu kuran herhalde pek güçlü bir köstebek olmalı.” Mayıs böceği de : “- Alay mı ediyorsun, dedi, bu yapının kurucusu deha sahibi bir mayıs böceğidir.”
_/ O gün, bugündür kimse ile çekişmemeğe karar verdim. _/
VOLTAIRE
FELSEFE SÖZLÜĞÜ
Dictionnaire Philosophipue
Çeviren: Lütfi Ay
İnkilâp ve Aka Yayınevi
Kadıköy, Özgürlük Parkı
Fotoğraf,Ayhan Görür
Dictionnaire Philosophipue
Çeviren: Lütfi Ay
İnkilâp ve Aka Yayınevi
Kadıköy, Özgürlük Parkı
Fotoğraf,Ayhan Görür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder