26 Şubat 2008

Stres Ölçer...



Stres Ölçer

Yukarıdaki resim
insanların ne kadar stresli olduklarını anlamak için
kullanılmaktadır. Stres ölçer...
Resimler
ne kadar hareketli görünüyorsa
o kadar
streslisiniz
demektir...

FB: 6 -- GS:0


Galatasaraylılara
kesinlikle
tavsiye edilmez!


Derleyen: Ayhan Görür

25 Şubat 2008

Renkler..Cahit Sıtkı Tarancı/Mehmet Bayram Türköz


by Mehmet Bayram Türköz


Renkler

Gündüze alışan renkler,
Her gece perişan renkler,
Eşyada bakış mısınız,
Zamanda akış mısınız,
Gözümde hatıralar mı?
Yekpâre varlığımı
Siz misiniz parçalayan,
Farksız kırık aynalardan?
Sizde mi yaşamaktayım,
Gülmekte, ağlamaktayım,
Gündüze alışan renkler,
Her gece perişan renkler?

(Varlık, 15.9.1934, 1.7.1951)

Cahit Sıtkı Tarancı

Derleyen: Ayhan Görür

24 Şubat 2008

İnsanın Anlam Arayışı-Man's Search for Meaning...Viktor E.Frankl



İnsanın Anlam Arayışı
Man's Search for Meaning


Viktor E.Frankl
......
Sigmund Freud
bir keresinde
"Birbirinden son derece farklı bir dizi insanı aynı şekilde açlığa terkedin. Kaçınılmaz açlık dürtüsünün artışıyla birlikte, bütün bireysel farklılıklar bulanıklaşacak ve bunun tersine doyurulmamış bir güdünün tekbiçimli dışavurumu görülecektir."
demişti.


Şükürler olsun ki Sigmund Freud toplama kamplarını içerden tanımaktan kurtuldu. Onun hastaları, Auschwitz'deki kuru tahtaların üzerine değil, Viktorya kültürünün pelüş tarzı sedirlerine uzanıyordu. Toplama kamplarında "bireysel farklar bulanıklaşmıyordu," tam tersine daha bir farklılaşıyordu; orada insanların, hem domuzların, hem de azizlerin maskesi iniyordu. Artık "aziz" sözcüğünü kullanmakta tereddüt etmeniz gerekmiyor: Auschwitz'de önce aç bırakılan, sonra da karbonik asit enjeksiyonuyla öldürülen ve 1983 yılında kilise tarafından kutsanarak aziz ilan edilen Peder Maximilian Kolbe'yi düşünün.

Beni kural olmaktan çok istisna olan örnekler vermekle suçlamaya yatkın olabilirsiniz.

"Sed omnia praeclara tam difficilia quam rara sunt"
( ama büyük olan her şey ender bulunduğu gibi kavranması da zordur)
diye yazıyor Spinoza Ethic'in son cümlesinde.

"Azizlere" gitmeye gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını elbette sorabilirsiniz. Sadece onurlu insanlara gitmek yeterli olmaz mı? Bu insanların azınlıkta olduğu doğrudur. Dahası, hep azınlık olarak kalacaklar. Ama ben burada, azınlığa yönelik bir çağrı olduğunu anlıyorum. Çünkü dünya kötü bir durumda ve her birimiz elinden geleni yapmadığı sürece her şey daha da kötüye gidecek.

Bu nedenle uyanık olalım; iki anlamda uyanık olalım:
Auschwitz'den bu yana insanın ne yapabileceğini biliyoruz.
Hiroşima'dan bu yana da neyin tehlikede olduğunu biliyoruz.

Öteki/Psikoloji,Öteki Yayınevi
Sayfa 143, 144
Çeviri: Selçuk Budak

Derleyen: Ayhan Görür

21 Şubat 2008

Anlayışlı Bir Kadın...Helen Rowland


İyi bir kadın bir erkeği etkiler,
zeki bir kadın onda ilgi uyandırır,
güzel bir kadın onu büyüler
ve
anlayışlı bir kadın ona sahip olur.

Helen Rowland
Server Gürbüz, Sabah Gazetesi
Dererleyen: Ayhan Görür

20 Şubat 2008

Sabah Duası...Cahit Sıtkı Tarancı


İstanbul, Turkey

Sabah Duası


Sen doğmana bak güzel gün
Gözümü alan aydınlık

Dağlar seninle heybetli
Ovalar seninle sonsuz

Şükür sayabildiğime
Şehrimin bacalarını
Duası anacığımın
Her bacada duman gerek

Bir neşedir ağaçlarda
Yaprak yaprak ışıldayan

Uçan kuşa güle güle
Gönlüm kanatlarındadır

Artık ayırt edemiyorum
Fabrikayı mezarlıktan
Meydan şimdi meydan oldu
Yollar şimdi yola benzer

Kulak ver ne musikidir
Her doğan günle beraber
Şehirden gelen uğultu
Dinlemeye doymadığın

Dilerim
ulu Tanrıdan
Bu mübarek sabah vakti
Okula giden çocuğa
Zihin açıklığı versin

İşçisine memuruna
Cümlesine cesaret sabır
Açılan pencerelere
Kalkan kepenklere selâm

Sen doğmana bak
güzel gün
Gözümü alan aydınlık
Trenler seninle gider
Vapurlar seninle gelir

Senden her beklediğimiz
(Varlık, 1.1.1947)

Cahit Sıtkı Tarancı

"Şafak" ta...
Caddebostan,
İstanbul
Photograph by Ayhan Görür

17 Şubat 2008

Gönülden Bilime...Ahmet İnam



Raffael, School of Athens


GÖNÜLDEN BİLİME
Ahmet İnam

Vallahi Hoca, verdiğiniz, vermekte olduğunuz felsefe derslerinin tadı damağımda kaldı. Bu dersler hayatımda çok büyük ufuklar açtı. Ben bir müzisyenim. Konservatuvar okudum. Hançerem çok iyidir. Hele 'O Sole Mio'yu Pavatotti'den daha iyi söylediğimi çok saygın müzisyenler bana ilettiler.

Luciano Pavarotti -O Sole Mio



La Mia Filosofia

Bildiğiniz gibi "O Sole mio", "benim güneşim?" demek. Nedir şimdi güneşim? Felsefe! Hem de nasıl bir güneş! Fikrimi anlatabilmem için bu güzel eserin ilk dörtlüğünü İtalyancayla yazayım:

Che bella cosa na jurnata'e sole,
n'oria serena doppo na tempesta!
Pe'll'aria fresca pare gia'na festa...
Che bella cosa na jurnata'e sole.

Ne güzel şeydir güneşli bir gün,
Fırtınanın ardından soğuk hava!
Taze bir esinti siler hepsini ama...
Ne güzel güneşli bir gün.

Şunu söylüyor: Çevirimi biraz serbest havayla yaptım, neden dersiniz, siz derslerinizde serbestliğin felsefenin en önemli özelliği olduğunu söylediniz. İnsan kendini hür hissetmedikçe felsefe yapabilir mi? Güneşli bir gündür felsefe, ağır bir havanın ardından gelen. Derslerinizde içime öyle bir güneş doğdu. Şimdi karşılaştığım tüm müzisyen arkadaşlarıma felsefe öğrenmelerini öğütlüyorum. Sebebi de benim o güzel 'sole mio'mda var.

ma n'atu sole
chiu' bello, oi ne'.
'O sole mio
sta'n fronte a te!
'o sole, 'osole mio
sta'n fronte a te!
sta'n fronte a te!

Oysa öteki güneş
Hâlâ daha parlak olan
Benim güneşim
Senin yüzünde!
Güneş, benim güneşim
Senin yüzünde
Senin yüzünde!

Felsefenin güneşi, derse katılan güzel hanımların yüzüne vuruyor hocam! Lütfen, sözlerimi yanlış anlayıp hemen kaşlarınızı çatmayın! Siz değil misiniz, sizle Platon'un Şölen'ini okurken, "felsefe erotiktir" diyen! Gerçekten de öyleymiş hocam. Derslerinizde üç hanım benim aklımı aldı. Hani siz konuşuyordunuz, sizle birlikte bizler de konuşuyorduk ama benim gözüm hanımlara yansımış felsefe güneşinden bir türlü ayrılmıyordu. Eminim, onları başka bir ortamda görsem, bu kadar etkilenmezdim. Onlar felsefe gibi ilahi bir güzelliği dinlerken güzelleşiyorlardı. Onlardaki güzellik felsefe güneşinin aydınlattığı güzellikti.
Bu güzellikleri seyrederken, hanımlar bendeki güzelliği gördüler. Güzelleştik hocam. Felsefe bunun için değil midir?
Size bu hanımlardan cep telefonuma gelen mesajları okusam şaşarsınız. Bu güzel ilan-ı aşkları ancak felsefe terbiyesi alanlar yapabilirler. Felsefelenmiş aşkın zevki başka hocam. Size teşekkür ediyorum. Üç hanımla yaşadığım aşk ile güzel besteler yapıp birinin adını La mia filosofia (Felsefem) koyacağım saygıyla,
Hüsnü Hoşses

* * *
Sevgili Hoşses,
Sizi hatırlamıyorum. Hangi dersimde bulundunuz? Güzel sesinizi, dinlemek isterdim.
Doğrusu anlattıklarınız beni şaşıttı, felsefenin bir "çöpçatan" olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Açık konuşmak gerek. Sizin felsefe dediğiniz, biraz sizin gözlerinizle La vostra filosofia, sizin felsefeniz olmuş. Platon'un Şölen'inde Diotima (Sözcük anlamı, "yüksek rahibe" demektir!) Eros'u hakikate götüren güç olarak anlatır, bir yorumla; sizin anladığınız anlamda "erotik" olanla ilgisi, bu bağlamı göz önüne almadan anlaşılamaz.
Güneşle felsefenin ilgisine gelince. Sevgili hocam Nermi Uygur'un Güneşle adlı kitabı var. "Işık", "aydınlık", "aydınlatma" felsefede batıdaki başlangıcından beri çok kullanılan metaforlardır. Felsefenin gölgelerle dolu bir etkinlik olduğunu da görmek gerek. Aydınlığı anlamak için karanlıktan geçmek gerek. "Felsefe yolda olmaktır!" der, ustam Jaspers. Siz yolda kalmışsınız Hüsnü Bey. Şölen'i bir daha okuyunuz! Tek tek bedenlerde kalmış güzellik, felsefenin ardında olduğu güzellik değildir. O bedenlerdeki güzelliğin felsefeden geldiğini söylüyorsunuz. Peki, felsefenin güzelliği nereden geliyor? Eski Yunanlı'nın to kalon dediği güzellik, bir ideal olan değerdi, örneğin Platon'da, Aristoleles'te. Hazza ve çıkara dayanan dostluk değersiz bulunurken to kalon'a dayanan dostluk, yetkin, ideal dostluktu. Siz güzeli hanımlarla sınırlıyor, üstelik üçünü sanırım birbirlerinden habersiz idare ederken, bu "beceri"nizi felsefeye atfediyorsunuz. Felsefe elbette bu davranışlarınızdan incinmiştir.
Sevgiyle...
Ahmet İnam

Cumhuriyet, Bilim ve Teknik
Ocak 2008

Derleyen: Ayhan Görür

16 Şubat 2008

Çocukluk...Cahit Sıtkı Tarancı ve Sevgililerim...



























Sarmanımız
ve Nûrûmuz İPEK

Çocukluk

Affan Dede'ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşam var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olup bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!

Cahit Sıtkı Tarancı

Santa Barbara Swans

Derleyen: Ayhan Görür

Kuşlar ve Gemiler...Cahit Sıtkı Tarancı



Kuşlar ve Gemiler

Şeffaf bir aydınlık içinde, semaya,
Yükseklere doğru kuşlar kanat açtı.
Ümidi, kuştüyü gibi bir yere saçtı,
Kuşların, kavuştuğu dünya.

Pırıl pırıl yanan denizdeki hulya,
Gemileri aldı, uzaklara kaçtı.
Bir yol -ki bir beyaz yelken onu açtı-
Gider gemilerin gittiği adaya.

Eğilip topladım o kuştüylerini;
Sahilde kalanın duydum kaderini.
Lâkin ben yerimden kımıldamasam da,

Kaçmanın zevkini içim bana söyler;
Kuşlar ve gemiler yaşıyor hulyamda,
Hulyam gemilerle, kuşlarla beraber.


Cahit Sıtkı Tarancı


Kadıköy, İstanbul
Photograph by Ayhan Görür

Ocak 2008

15 Şubat 2008

Boğaz Gezintisi...Özdemir Asaf


İstanbul, TÜRKİYE

Boğaz Gezintisi

Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!

Vapurlar değil, Boğaz'dan geçen;
Boğaz'dan yalılar geçiyor,
Toplamış buralardan eteklerini...
Dairesine çekilen bir saraylı gibi
Yalılar gelmiyen alemlerine gidiyor
Bırakıp bu sessiz gecelerini.
Deniz kenarında denizsiz kalmış yalılar.
Ortaklığı ayrılmış kıt'aların
Anadolu günden güne Rumeli'ye küsmüş...
Bugün biz değiliz bakan yalılara;
Yalılar boynu eğik bize bakıyor
Biz değiliz sarkan hatıralara..
Göğüs gererek dalgalara
Yalılar bir hayal için denize sarkıyor
Yalılar bize bakıyor, denize bakıyor.
Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!


Özdemir Asaf

Photograph by Ayhan Görür
Ocak 2008

Güven...Cahit Sıtkı Tarancı


İstanbul, TÜRKİYE

Güven

Bayramdı
Orhan Veli'le beraberdik
Boğaziçi vapurunda
Âşiyana gidiyorduk
Fikret'in elini öpmeye

Bir baktım üzgün koca şair
Bir baktım güneşler içinde
Hiç söz açmadı Halûk'tan
Dilinden de düşürmedi
"Bu memlekette de bir gün sabah olursa Halûk"

(Vatan, Sanat Yaprağı.
Ekim 1933)

Cahit Sıtkı Tarancı

İstanbul ve Martıları...
Photograph by Ayhan Görür

14 Şubat 2008

Ey Oğul! Beysin! Bundan böyle...Şeyh Edebâli


Şeyh Edebâli, Türbe ve Camii

Ey Oğul! Beysin!

Bundan böyle:
Öfke bize;
uysallık sana...

Güceniklik bize;
gönül almak sana...

Suçlamak bize;
katlanmak sana...

Âcizlik bize, yanılgı bize;
hoş görmek sana...

Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlazmazlıklar bize;
adalet sana...

Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize;
bağışlamak sana...

Bundan böyle bölmek bize;
bütünlemek sana...

Ey Oğul!
sabretmesini bil,
vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma;
insanı yaşat ki devlet yaşasın.

Şeyh Edebâli

شيخ ادب علي
1206-1326
Derleyen: Ayhan Görür

13 Şubat 2008

Sevgi verdikçe çoğalır...Gülümse/Smile

Gülümse/Smile





Derleyen: Ayhan Görür

9 Şubat 2008

Kara Kuvvet...Nâzım Hikmet





Kara Kuvvet

Asırlar vardır ki bu memleketin,
En sade, en temiz gönüllerine,
Göklerin ezeli nuru yerine

Zulmeti siniyor "kara kuvvet"in.

Asırlardan beri bu
kara kuvvet,
Bir yara ki ruhumuzda kanıyor.
Susuz bir kurt gibi homurdanıyor,
Bu nura koşarsa memleket.

Bu kara kuvvetin kara elleri

Böyle sarılırken boğazımıza,
Gönüllerimizde biz bu hırsıza,
Hâlâ veriyoruz en kutsî yeri.

Nankördür imanlı gönüller bütün,
Şükranla secdeye varmazsa eğer,
Gençliğin nurunu
çalan bu eller,
Hırsız eli gibi kesildiği gün!

Nâzım Hikmet

Derleyen:Ayhan Görür

7 Şubat 2008

Tâhirle Zühre Meselesi...Nâzım Hikmet


Piraye

11 -11-49
Bursa Hapishane
Karıcığım,

Bak, 49-11-11'miş bugün. Hani benim bir şiirim vardır, sana yazılmış, 33-11-11, Bursa, Hapisane diye başlar. Demek ki aradan 16 yıl geçmiş, on altı yıl önce bugün sana şiir halinde ve belki de en güzel şiirlerimden biri halinde bir mektup yazmışım. On altı yıl, dile kolay. Her şeye rağmen, on altı yıl önce sen nasıl benim bir tanem idiysen yine de öylesin, bir tanemdin, bir tanemsin, bir tanem kalacaksın. Ben istediğim kadar seni inkâra kalkışayım, sen istediğin kadar beni inkâra kalkış, bana büyük dostum de, büyük sevgilim diyecek yerde, ben istediğim kadar sana artık sadece arkadaş kalacağız diye mektup yazmış olayım, bir şey var ki onu değiştiremeyiz. Türk dili konuşulduğu
- ki ebediyen konuşulacak yeryüzünde, bu yeryüzünün en güzel dillerinden biri olan bizim dilimiz - 33-11-11 tarihinde yazılan o şiir okunacak ve sen Nâzım Hikmet'in bir tanesi olarak kalacaksın, istesen de istemesen de, çatlasan da patlasan da, ben seni boşamaya kalkışsam da, sen bana büyük dostum desen de.

Bir tanem. Bana ne güzel bir mektup tazmışsın. Işığım benim, son sözüm, son hasretim, son hayalim benim, Piraye'm. Mektubunu ard arda belki yirmi defa okudum. Sen bana tekrar şiir yaz dersen elbette ki tekrar yazarım, fakat temenni ederim ki, elimde olamyarak, geç kalma. Geç kalabilirsin, insan dediğin bu yeryüzünde rüzgâr gibi gelip geçen şey, sen bana yaz artık dediğin zaman ben geçmiş giymiş olabilirim. Yarına sağ çıkacağımızı kim temin edebilir? Resmim beğenilmiş olmasına memnun oldum. Ömrüm vefa etse de sana ondan daha güzel, çok daha güzel resimler yapabilsem. Hastalığımı geçirmiştim. Ateş iki gün sürdü. Savcımız ve Müdürümüz bilhassa alâkadar oldular, Adliye doktoru getirdiler, tedavi oldum, bir şeyciğim kalmadı. İyiyim. Seni ne kadar az gördüm. Ne tuhaf, zaman zaman, olan haklı öfkeni unuttun, senin için eski günlerin, güzel günlerin Nâzım'ı oldum, zaman zaman, öfken aklına geldi, kendini zorladın, suratını astın. Ne kadar şirindin Piraye'ciğim. Gözümün önündesin. Hiç bozulmamışsın, keder seni bir kat daha manalılaştırmış. Halbuki ben ne kadar ihtiyarlamış, göçmüşüm, değil mi?

Bana haftada bir kere olsun mektup yaz. Ben yüz verince astarını isteyen bir herifim. Bak, içimden neler geçiyor, şu havalar iyice soğumadan, diyorum, ona yalvarıp yakarsam, şu kırk dokuz yıl içinde, meselâ bu ayın sonunda, yahut gelecek ayın ortasında beni yine, bir saatliğine olsun, görmeğe gelmez mi? Kapısını şimdiden yapayım da, sen kendini bu fedakârlığa alıştır. İşte böyle, Piraye. Seni, çoluğumu çocuğumu hasretle kucaklar, mektubunu beklerim, karıcığım.


Kocan ve büyük dostun
(İmza)


25-11-49
Bursa Hapisane
Karıcığım,
...
İşte böyle karıcığım. İşte böyle büyük dostum. Günler geçiyor. Geçedursun.

kocan
(imza)
Bunları sana okuyup saklayasın diye yolluyorum

Nâzım Hikmet -Tahirle Zühre Meselesi



Tâhirle Zühre Meselesi

Tâhir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
bütün iş Tâhirle Zühre olabilmekte

yâni yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tâhir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yâni sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yâni Tâhir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tâhir ne kaybederdi Tâhir'liğinden?

Tâhir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.


Nâzım Hikmet

nâzım ile piraye
Derleyen "
de" Memet Fuat

Derleyen: Ayhan Görür

2 Şubat 2008

Küçük Kız...Nâzım Hikmet/Fazıl Say...Hiroşima Küçük Kız Çocuğu



Nazım Hikmet - Küçuk Kiz

Kız Çocuğu

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.



Fazlı Say -Nâzım Hikmet Oratoryası



Nâzım Hikmet Ran

Derleyen: Ayhan Görür

Ceviz Ağacı...Nâzım Hikmet/Cem Karaca...Ben Bir Ceviz Ağacıyım


Nazım Hikmet -Ceviz Ağacı
Cem Karaca -Ben Bir Ceviz Ağacıyım





Ceviz Ağacı

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis.

Nâzım Hikmet

Cem Karaca

Derleyen: Ayhan Görür

1 Şubat 2008

Doğmak, Ölmek ve Sevmek...Özdemir Asaf/Whitney Houston - I Will Always Love You


" O an" - "On moment in time"

Whitney Houston - I Will Always Love You



Whitney Houston -
I Will Always Love You

If I should stay
Eğer Kalırsam
I would only be in your way
Sadece Senin Yolunda olacağım
So I'll go but I know
Öyle Gideceğim Ama Biliyorum
I'll think of you every step of the way
Yolun Her Basamağında Seni Düşüneceğim
And I will always love you
Ve Seni Her zaman Seveceğim
Will always love you
Her zaman Seveceğim
You, my darling you
Sen , benim Sevgilim Sen
Bittersweet Memories
Acı Tatlı Hatıralar
That is all I'm taking with me
Hepsi Bu , Kendimle konuşuyorum
So goodbye please don't cry
Güle Güle , Lütfen Ağlama
We both know I'm not what you You need
İkimizde Biliyoruz Benim Değil Senin Ne İstediğini .
And I will always love you
Ve Seni Her zaman Seveceğim
I will always love you
Seni Her zaman Seveceğim
I hope life treats you kind
Umarım Hayat sana iyi Davranır
And I hope you have all you dreamed of
Ve Umarım Bütün düşlediklerine Sahip Olursun
And I wish to you joy and happiness
Ve Neşe ile Mutluluk Dilerim
But above all this, I wish to you love
Ama Bunlardan önce , Sevmeni Dilerim
And I will always love you
Ve Seni Her zaman Seveceğim
I Will always love you
Seni Her zaman Seveceğim
I will always love you
Seni Her zaman Seveceğim
I Will always love you ...
Seni Her zaman Seveceğim
I Will always love you ...
Seni Her zaman Seveceğim
I , I will always love you
Ben , Seni Her zaman Seveceğim
You , Darling I Love You .
Sen , Sevgilim sen
I'll Always , I'll Always Love You
Ben Her zaman ,
Seni Her zaman Seveceğim ....




Doğmak, Ölmek ve Sevmek...

Bir gün yüksek bir yere çıkıp konuşmaya başladım.
Doğumdan, yaşamdan, sevgiden,
ölümden
söz ettim.
Sevgi, sevmek sizin elinizdedir,
dedim.
Doğmamak, ölmemek sizin elinizde değildir,
dedim.
Sevgisiz yaşamak yaşamamaktır,
dedim.
Yaşamak,
dedim,
ilkin sevgi ile, sevmek ile, sevmek ile başlar,
doğumla, doğmakla
değil..
Yaşam da
sevgisizlikle biter
dedim,
ölümle, ölmekle
değil..
Şimdi sizlere "seven ölmez"
demiyorum..
Yaşamakla ölmek
konularının kavramları arasında
sizleri, kendinizi
yeniden gözden geçirmeye çağırıyorum
dedim, ve indim.
Dinleyeciler arasında büyük bir kavga çıktı.
Üç kişi öldü.
Sordum, soruşturdum.
Ölenlerden biri "evet, sevenler ölmez"
deyenmiş.
Öbürü buna karşı: "hayır, seven de ölür" deyenmiş.
Ya üçüncü ölen? deye sordum.
O mu? dedim, anlattılar.
O,
bunların arasındaki tartışmanın
sonucunu öğrenmek için bekleyenmiş.

Özdemir Asaf
Yuvarlağın Köşeleri

Derleyen: Ayhan Görür