28 Nisan 2006

The Holy Bible, Matta, The Parable of the Sower - İncil ,Matta, Ekinci Simgesi

*
The Holy Bible
Matthew
The Parable of the Sower

İncil
Matta

Ekinci Simgesi

1
That same day Jesus went out of the house and sat by the lake.
Aynı gün İsa evden çıkıp çıkıp deniz kıyısında oturdu.
2

Such large crowds gathered around him that he got into a boat and in it, while all the people stood on the shore.
Büyük bir topluluk çevresini sardı.
Bu durumda bir tekneye binip oturmak zorunda kaldı. Tüm topluluk ise kıyıda duruyordu.
3
Then he told them many things in parables, saying:
İsa simgesel öykülerle onlara birçok konuyu anlatarak şunları söyledi:
A farmer went out to sow his seed.
Bir ekinci tohum ekmeye çıktı.
4
As he was scattering the seed, some fell along the path, and the birds came and ate it up.
O ekerken tohumların kimi yolun kenarına düştü, kuşlar inip onları yedi.
5
Some fell on rocky places, where it did not have much soil.
It sprang up quickly, because the soil was shallow.
Bazı tohumlar ise kayalıklara düştü. Orada pek toprak olmadığından hemen filizlendi. Çünkü toprağın derinliği yoktu.
6
But when the sun came up, the plants were scorched, and they withered because they had no root.
Güneş doğunca kavruldu, kökten yoksun olduğundan kuruyup gitti.
7
Other seed fell among thorns, which grew up and choked the plants.
Bazıları dikenlerin arasına düştü, dikenler gelişip onları boğdu.
8
Still ohher seed fell on good soil, where it produced a crop - a hundred, sixty or thirty times what was sown.
Bazıları ise verimli toprağa düştü ve ürün getirdi. Bazısı yüz, bazısı altmış, bazısı otuz kat oldu.
9
He who has ears, let him hear."
Kulağı olan işitsin."
10
The disiples came to him and asked, "Why do you speak to the people in parables?"
Öğrenciler İsa'ya yaklaşıp, "Neden onlara simgesel öykülerle konuşuyorsun? diye sordu.
11
He replied, "The knowledge of the secrets of the kingdom of heaven has been given to you, but not to them.
İsa şöyle yanıtladı: "Göklerin hükümranlığına ilişkin gizleri bilebilmek sizlere verilmişti, ama onlara verilmemiştir.
12
Whoever has will be more, and he will have an abundance. Whoever does not have, even what he has will be taken from him.
Çünkü az malı olan herkese daha da çok verilecek, hem de artırılarak; ama bir şeyi olmayandan elindeki bile alınacaktır.
13
This is why I speak to them in parables:
Bunun için onlara simgesel öyküler kullanarak konuşuyorum.
Though seeing, they do not see; though hearing, they do not hear or understand."
Çünkü bakıyorlar ama görmüyorlar,
işitiyorlar ama duymuyor ve anlamıyorlar.
The Holy Bible
İncil
Derleyen, Ayhan Görür

Ey öğütçü! İlgiziz, bilgisiz, aptal kişiye... MEVLÂNA

*

*

Uykuya dalmış, ilgisiz kişiye
öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır.

Aptallık
ve bilgisizlik yırtığı
yama
kabul etmez...


Ey öğütçü, ona
hikmet tohumunu
pek saçma!

Mevlâna Celâleddin Rumî


Mesnevi
ıv
Sayfa: 182
Çeviren: Veled İzbudak

Sunan: ayhan görür

"Kendini bilmek" üzerine...Juddi Krishnamurti

**
_/ Kendini bilmek
insanlığın kitabını
okumak demektir. _/ Krishnamurti
*
Kendini bilmek;
kendi düşüncemizin bütün sürecini,
çevreden soyutlanmadan anlamaktır.
**
Kendi düşünme sürecimizin anlaşılması,
günlük ilşkilerimiz,
davranışlarımız,
inaçlarımız,
konuşma biçimimiz,
insanlara saygı gösterme biçimimiz,
kocamıza, karımıza, çocuğumuza
davranış biçimimiz içinde
kendimizi gözlemlerken gerçekleşir.
***
İlişki, bizim düşünme biçimlerimizin ortaya çıktığı
aynadır.
****
Hakikat, ilişkinin olgularında yatar,
ilşkinin dışında değil.
*****
Zihnin temel varoluşu ilişkiyi gerektirir ve
"kendinin bilgisi" uydurma, kınama, ya da onaylama

olmaksızın ilişkilerin olgularını anlamakta yatar.
*****
İlişki içindeki bir zihinde
belirli değerlendirmeler,
yargılar ve karşılaştırmalar vardır.
******
Bu zihin bellekteki çeşitli biçimlere uygun olarak
itirazlara tepki gösterir.

Bu tepkiye düşünme denir.
*******
Eğer zihin, bütün bu sürecin farkında olabilirse
düşüncenin
dinginliğe erdiğini görürsünüz.
********
O zaman zihin çok sessizdir, dingindir,
harekete geçmesini gerektirecek
bir neden yoktur. Herhangi bir yöne doğru
hareket yoktur ve dinginlik içinde gerçeklik ortaya çıkar.

*

Rajghat, 6 Şubat 1955

Kendi düşünmemizin bütün sürecini anlamak çok önemlidir, bu sürecin anlaşılması çevreden soyutlanarak gerçekleşmez. Çevreden sıyutlanmış yaşam diye birşey yoktur. Düşünme sürecimizin anlaşılması, günlük ilişkilerimiz, davranışlarımız, inançlarımız, konuşma biçimimiz, insanlara saygı gösterme biçimimiz,kocamıza, karımıza, çocuklarımıza davranış biçimimiz içinde kendimizi gözlemlerken gerçekleşir. İlişki, bizim düşünme biçimlerimizin ortaya çıktığı aynadır. Hakikat, ilişkinin olgularında yatar, dışında değil. Çevreden soyutlanmış bir yaşamda böyle bir şeyin olamayacağı açıktır. Biz dikkatle fiziksel ilişkilerin bazı biçimlerini kesebiliriz, ama zihin yine de ilişkidedir. Zihnin temel varoluşu ilişkiyi gerektirir ve "kendi"nin bilgisi, uydurma, kınama ya da onaylama, olmaksızın ilişkilerin olgularını anlamakta yatar. İlişki içindeki bir zihinde belirli değerlendirmeler, yargılar ve karşılaştırmlar vardır. Bu zihin bellekteki çeşitli biçimlere uygun olarak itirazlara tepki gösterir. Bu tepkiye düşünme denir. Eğer zihin, bütün bu sürecin farkında olabilirse düşüncenin dinginliğe erdiğini görürsünüz. O zaman zihin çok sessizdir, dingindir, harekete geçmesini gerektirecek bir neden yoktur, herhangi bir yöne doğru hareket yoktur ve bu dinginlik içinde gerçeklik ortaya çıkar.
*
Juddi Krishnamurti
*
Zihin ve Düşünce Üzerine
On Mind and Thought
Çeviren: Cengiz Erengil
Sayfa. 21
AYNA YAYINLARI
*
Düzenleme: Ayhan Görür

Ya çaresizsiniz, Ya da çare sizsiniz - Behçet NECATİGİL, Ayhan GÖRÜR

* * *
"Yalnızlık"
Fotograf, Ayhan Görür
Şubat 2008

*
Ya çâresizsiniz,

Ya da çâre sizsiniz...

Ya ümitsizsiniz,
Ya da ümit sizsiniz...

Behçet Necatigil

*
'den esinlenerek

Ya sevgisizsiniz,
Ya da sevgi sizsiniz...

Ya hakikatsizsiniz,
Ya da hakikat sizsiniz...

Ayhan Görür

27 Nisan 2006

Gerçek yaratıcı yazar üzerine...Jiddu KRISHNAMURTI

* * *

* * *
Jiddu KRISHNAMURTI


Saanen, 18 Temmuz 1972


... Bilirsiniz, edebiyatta, sanat dünyasında insanlar birisinin büyük bir sanatçı olduğunu, büyük bir yaratıcı yazar olduğunu söylerler. Şimdi, eğer yazarın edebiyat yaşamının ardına bakarsanız, onun günlük çatışmalar içinde olduğunu görürsünüz. Karısıyla, ailesiyle, toplumuyla çatışma içindedir. Bu yazar ihtiraslıdır; güç, konum, saygınlık ister. Ve bazı yazma yetenekleri vardır. Gerilimleri, çelişkileri kullanarak çok güzel kitaplar yazar, ama sözcüğün tam tam anlamıyla yaratıcı değildir. Biz aramızdan birinin sözcüğün tam anlamıyla yaratıcı olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. İfade etmede değil, yâni, bir kitap, şiir ya da herhangi başka bir şey yazmada değil, sezgi sahibi olmak ve asla bu sezgiden bir sonuç çıkarmamak konusunda. Bu sayede siz, sürekli sezgiden sezgiye, eylemden eyleme geçersiniz. Bu kendiliğinden olur...



Jiddu Krishnamurti
On Mind And Thought

Zihin ve Düşünce Üzerine
Sayfa:53


Çeviren: Cengiz Erengil


AYNA YAYINLARI
* * *


* * *
Nobel Edebiyat Ödülü
alan

Orhan Pamuk'a

***


_/ ...Bilirsiniz,
edebiyatta, sanat dünyasında
insanlar
birisinin büyük bir sanatçı olduğunu,
büyük bir yaratıcı yazar olduğunu
söylerler.
Şimdi, eğer yazarın
edebiyat yaşamının
ardına
bakarsanız, onun
günlük çatışmalar içinde olduğunu
görürsünüz.
Karısıyla,
ailesiyle,
toplumuyla
çatışma içindedir.
Bu yazar
ihtiraslıdır;
güç,
konum,
saygınlık
ister.
Ve bazı yazma yetenekleri vardır.
Gerilimleri,
çelişkileri
kullanarak
çok güzel kitaplar yazar,
ama
sözcüğün tam anlamıyla yaratıcı
değildir.
Biz aramızdan birinin
sözcüğün tam anlamıyla yaratıcı
olup
olmadığını
anlamaya
çalışıyoruz.
İfade etmede
değil,
yani,
bir şiir,
ya da herhangi bir şey yazmada
değil,
sezgi sahibi olmak
ve asla
bu sezgiden
bir sonuç
çıkarmamak konusunda.
Bu sayede siz,
sürekli
sezgiden sezgiye,
eylemden eyleme
geçersiniz.
Bu kendiliğinden olur
. _/

Jiddu Krishnamurti

***

Derleyen: Ayhan Görür

26 Nisan 2006

Yaşam Ertelenemez, Ânı Yaşa , Carpe Diem... Leo Buscaglia - Jorge Luis Borges


"AN" lar

Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,
ikincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz,

sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum,

ilkinde olmadığım kadar.
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.

Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve
daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu
hayali olanların yerine.
Yaşamın her ânını gerçek ve
verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim
eğer,
yalnız mutlu anlarım olurdu.

Farkında mısınız bilmem.
Yaşam budur zaten:
Anlar, sadece anlar.
Siz de ânı yaşayın.

Hiçbir yere yanında termometre, su,
şemsiye ve paraşüt almadan
gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer ,
hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar
yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder,
güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım,
bir şansım olsaydı, eğer.

Ama, işte, 85'indeyim ve biliyorum...
Ölüyorum.

Jorge Luis Borges

(1899-1986)
Arjantin



Yapamadığım Şeyler
Anımsıyor musun yeni arabanı
ödünç alıp çarptığım günü?
Öldüreceğini sanmıştım beni, öldürmedin oysa.

Anımsıyor musun seni zorla sahile götürdüğüm,
yağmur yağacağını söylediğin ve
yağmurun yağdığı günü?
"Söylememiştim sana" demeni beklemiştim, demedin oysa.

Anımsıyor musun kıskandırmak için seni
başka oğlanlarla oynaştım ve
senin kıskandığın günleri?
Terkedeceğini sanmıştım beni, terketmedin oysa.

Anımsıyor musun çilekli pasta düşürüp
arabanın paspasını kirlettiğim günü?
Tokatlayacağını sanmıştım beni, tokatlamadın oysa.

Anımsıyor musun dansın resmî giysili olduğunu
söylemeyi unuttuğum ve


senin kot pantolonla geldiğin günü?
Bırakacağını sanmıştım beni, bırakmadın oysa.

Evet, yapmadığın çok şey vardı.

Ama dayandın bana, sevdin beni,
korudun beni.

Çok şey vardı,
benim de senin için yapmak istediğim,
Vietnam'dan döndüğünde.

Dönmedin oysa.

LEO BUSCAGLIA
Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek
Sayfa: 88,89
Çeviren: Nesrin Kasap


Derleyen: Ayhan Görür

25 Nisan 2006

"Sözde" ve "Anlamda" Devrim üzerine... AYHAN GÖRÜR

* * *
Salvador Dali
1
*
_/ "insan, insanın kölesi değildir."
**
_/ "İnsan, insanın kulu değildir."
***
kul kulun kulu değil
kulak kulun kuludur
2
*
_/ "Ben arayan adamı ararım!"
Anonim
**
_/"Beni arayan adam, benim aradığım adamdır!"
***
_/"Arayan adam, aradığım adamdır!"
****
_/"Beni arayan adamı ararım!" diyenlerden, olma.
Beni arasın, aramasın;
ben ararım!" diyenlerden, ol.

*****
arayan adam aradığım adam olma
aranmasan da aramayan adam olma

Ayhan Görür

Mustafa Kemal Der ki - Fazıl Hüsnü DAĞLARCA













*
Mustafa Kemal
Der ki


Der ki Mustafa Kemal

- Ben yokum, biz varız,
Dur şimdi,
elinde gümüş çatal, elinde altın kaşık,
Kalk artık
kocaman sofralardan
Bir lokma et yesin köylerdeki kocaman ağız.

Der ki Mustafa Kemal

-
Ben yokum, biz varız.
Bir topluma varmak, bir toplumu yaşamak bu.
Ulaşan güneşler dilince bir hız.
Bu, Anadolu'dan ta Hint'e ta Çin'e Afrika'ya,

Der ki Mustafa Kemal

-Ben, yokum, biz varız.
Ancak böyle kurtuluruz küçük göğsümüzdeki
bencil türküden,
Bir balıkçının evinde,çocuğunu
kapılara bırakan bir kadında


Yeryüzü ağaçlarınca boy boy yaşarız.



Fazıl Hüsnü Dağlarca


Derleyen: Ayhan Görür

Bilginlerin, Beylerin ve Yoksulun Ziyareti Üzerine... MEVLÂNA

* * *
* * *

Bilginlerin kötüsü, beyleri ziyaret eden bilgindir;
Beylerin hayırlısı da bilginleri ziyaret eden bey.
Ne güzel beydir yoksulun kapısındaki bey;

Ne kötü yoksuldur beyin kapısındaki yoksul.

Mevlâna Celâleddin Rûmî

FÎHİ MÂ-FÎH
Çeviren, tahlilini yapan, açıklamasını hazırlayan:
Bend-i bendegânı Mevlâna
Abdülbâki Gölpınarlı


Derleyen: Ayhan Görür

Tanrı ve İnsan ... MEVLÂNA

* * *

* * *
TANRI VE İNSAN

  • TANRI'ya dayanan,
    ona ulaşmak için çalışıp çabalayan kişi
    İNSAN değildir;
    fakat TANRI'yı anlar bilirse o bilinen,
    anlaşılan da
    TANRI değildir.
  • İNSAN ona derler ki, çalışıp çırpınır,
    Tanrı' nın ululuk ışığının çevresinde
    rahatı- kararı kalmaz.
  • TANRI da odur ki, insanı yakar-yandırır,
    yok eder-gider.
    fakat hiçbir akıl O' nu anlayamaz.

Mevlâna Celâleddin Rûmî

FÎHÎ MÂ-FÎH
Çeviren, tahlilini yapan, açıklamasını hazırlayan:
Bende-i bendegânı Mevlâna
Abdülbâki Gölpınarlı


Derleyen: Ayhan Görür

Kadın, HAK Nurudur...MEVLÂNA

*

*

  • Kadın,Hak nurudur, sevgili değil...
  • Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil!

*

  • Tanrı, kadını erkeklere munis olmak üzere yarattı.
  • Adem nasıl olur da Havva'dan ayrılabilir.
  • Kişi, yiğitlikte Zaloğlu Rüstem bile olsa
  • Hamza'dan bile ileri geçse,
    yine hükmetme hususunda kadının esiridir.
  • Adem sözlerinden âlemin sarhoş olduğu
    Muhammet bile "Kellimine ya Humeyra" derdi.

  • Gerçi zâhiren su ateşten üstündür;
    fakat bir kaba konunca ateş, onu fıkır fıkır kaynatır.
  • İkisinin arasında bir tencere oldu mu ateş,
    o suyu yok eder, hava haline getirir.
  • Görünüşte su nasıl ateşten üstünse,
    sen de kadından üstünsün;
    fakat hakikatta ona mağlûpsun,
    sen onu istemektesin.
  • Böyle bir hassa ancak ademoğlundadır,
    çünkü insanda muhabbet vardır...
    "
    Hayvanın muhabbeti azdır ve
    bu onun nâkıs olmasından ileri gelmiştir.

  • Kadınlar, akıllı kişiye galebe ederler,
    "
    fakat cahil kişi onlara galip olur...


  • Peygamber dedi ki: " Kadınlar akıllı kişilere,
    ehli dil olanlara fazlasıyla galip olurlar.
    "Fakat cahiller, kadına galebe ederler."

  • "Çünkü onlar sert ve kaba muameleli olurlar.
    Onlarda acıma, lûtfetme, sevme azdır.
    Çünkü tabiatlarında, yaradılışlarında,
    hayvanlık üstündür.

  • Sevgi ve acıma insanlık vasfıdır;
    "
    hiddet ve şehvetse, hayvanlık vasfıdır.

*

  • Kadın, Hak nurudır, sevgili değil...
  • Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil!

*
Mevlâna Celâleddin Rumi


Mesnevi

Çeviri: Veled İzbudak
Sayfa: 194
*
Düzenleme: Ayhan Görür

24 Nisan 2006

Yaşamın Kalitesi Sizin Elinizdedir... ŞÜKRÜ KIZILOT

*











*
Kahvenizi Nasıl Alırdınız

BİR grup eski öğrenci, emekli hocalarını ziyarete gitmiş. İşlerinden ve sorunlarından söz etmişler. Hoca, iş yaşamında her biri önemli yerlere gelmiş eski öğrencilerine, kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş. Biraz sonra, değişik boy, renk ve kalitede birçok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş.
Kimi porselen, kimi seramik, kimi plâstik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup, kahvelerini oradan almalarını söylemiş.

Tüm eski öğrenciler kahvelerini alıp koltuklarına döndüğünde,
hocaları onlara şunu söylemiş:

Farkına vardınız mı, bilmem.
Zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların
hepsi alındı,
masada yalnızca ucuz ve basit gürünümlü fincanlar kaldı.
Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve

onu almak çok normal,
ama işte bu demin bahsettiğimiz
problemlerinizin ve stresin nedeni.
Hepinizin istediği fincan değil, kahve iken,
bilinçli olarak herbiriniz birbirinizin aldığı
fincanları gözleyerek, daha iyi olan fincanları
almaya uğraştınız.
Yaşam kahveyse; i ş, p a r a ve m e v k i, fincan dır.
B u n l a r yalnızca yaşamı tutmaya yarayan
a r a ç l a r d ı r,
ama yaşamın kalitesi b u n l a r a göre değişmez.
Bazen yalnızca f i n c a n a odaklanarak,
içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı
u n u t a b i l i y o r u z.
"

ŞÜKRÜ KIZILOT

Düzenleme: Ayhan Görür

23 Nisan 2006

O an, o zaman şarkı söylemek lâzım - SEZEN AKSU











ŞARKI SÖYLEMEK LÂZIM


HAYAT ZORLAŞINCA
ÇIKMAZ SOKAKLARDA SOLUKSUZ KALINCA
AZALINCA MÂNÂDAN
SEYYAR SEVDALARDA PARÇALANINCA

DİL YETMEYİNCE
GÖZ GÖRMEYİNCE
GÖNÜL HİSSETMEYİNCE
KIRILINCA CAMDAN KALP
DÖNÜP YALNIZLIĞA KİTLENİNCE

O ZAMAN ŞARKI SÖYLEMEK LÂZIM AVAZ AVAZ
O ZAMAN ŞARKI SÖYLEMELİ ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA
O ZAMAN YÜREĞİN YÜKÜ HAFİFLER BELKİ BİRAZ
O ZAMAN ŞARKI SÖYLEMEK LÂZIM AVAZ AVAZ

DERT BİTMEYİNCE
BİLDİĞİN ÇEKTİĞİNE YETMEYİNCE
YAKALAYINCA DÜŞMANINDA KENDİNİ
BİR DAHA KİN GÜTMEYİNCE

SEZEN AKSU












* * *
* * *
ŞARKI SÖYLEMEK LÂZIM


HAYAT ZORLAŞINCA
ÇIKMAZ SOKAKLARDA
SOLUKSUZ KALINCA
AZALINCA MÂNÂDAN
SEYYAR SEVDALARDA PARÇALANINCA

DİL YETMEYİNCE
GÖZ GÖRMEYİNCE
GÖNÜL HİSSETMEYİNCE
KIRILINCA CAMDAN KALP
DÖNÜP yalnızlığa KİTLENİNCE

O ZAMAN şarkı söylemek lâzım avaz avaz
O ZAMAN şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O ZAMAN yüreğin yükü hafifler belki biraz
O ZAMAN şarkı söylemek lâzım avaz avaz

DERT BİTMEYİNCE
BİLDİĞİN ÇEKTİĞİNE YETMEYİNCE
YAKALAYINCA düşmanında
kendini
BİR DAHA kin GÜTMEYİNCE


İşte!
O an
O zaman
Sezen Aksu
dinlemek lâzım.

Düzenleme: Ayhan Gorür

Gerçek Sevgi Sorgulanamaz - AYHAN GÖRÜR

Seni
hiçbir zaman

ümitsiz ve çaresiz
olmadığın için
seviyorum
seni
her şeyin
ümidi
çaresi
sevgisi
hakikati
sen olduğun

ve
sevgini
karşılıksız
koşulsuz
sınırsız
herkese sunduğun için
seviyorum
seni
hiçbir zaman
kaderim olarak
düşünmediğim için
ve
olaylar
ne kadar sevimsiz olursa olsun
hiçbir olayın

sana olan
sevgimi
yok edemeyeceğini
bildiğim için
‘hakikatlim‘
olduğun için seviyorum

_/
'zamanın sevgisi'
sorgulanabilir
ama ‘gerçek sevgi‘ sorgulanamaz _/

Ayhan Görür

12 Nisan 2006

Sevgi, Erdemin Özüdür - Jiddu Krishnamurti

*
*
Eğer hiç sevginiz yoksa

- ne yaparsanız yapın,

dünyadaki bütün tanrıların peşinden gidin,
bütün toplumsal etkinliklere katılın,
yoksulu kalkındarmaya çalışın,
siyasete atılın,
kitaplar yazın,
şiirler yazın -

ölü bir insansınız
demektir.
Sevgi yoksa sorunlarınız katlanarak çoğalır.

Sevgi
varsa dilediğinizi yapın,
hiçbir tehlike,

hiçbir çatışma

yoktur.

Dolayısıyla sevgi erdemin özüdür.

Jiddu Krishnamurti
On Love and loneliness

Çeviren: Elif Özbaş

Ayna Yayınları

Derleyen: Ayhan Görür