Lodos
...
Mevsim bahara yakın.
Fırtına.
Lodos.
Nasıl şiddetli nasıl sıcak esiyor...
...
Nazım Hikmet
***
Derleyen: Ayhan Görür
_/ Her gün yepyeni bir gündür!..Everyday is a brand new day! /Unutma!.. Kazanmak koca bir ömür ister. Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter...MEVLÂNÂ/İSTANBUL-TÜRKİYE
Lodos
...
Mevsim bahara yakın.
Fırtına.
Lodos.
Nasıl şiddetli nasıl sıcak esiyor...
...
Nazım Hikmet
***
Derleyen: Ayhan Görür
Nazım Hikmet RAN, Bursa Cezaevinde
* * *
Savcıya
Savcı, nedir düşündün mü,
Dağları sorguçlu kılan?
Onlar susmaz, gece gündüz, onlar haykırır yüceden.
Gelmiş dağlardan yalnayak, durmuş kapına bir ıssız,
Seni bile içli kılan.
Savcı, nedir düşündün mü,
Bıçakları uçlu kılan?
Bir eski hak alınmamış, bir dere kan sorulmamış,
Şunun bunun alın teri,
Alınları taçlı kılan.
Savcı, nedir düşündün mü?
Yazıları suçlu kılan?
Usla, yürekle büyümüş, gündüzler geceye karşı,
Ama nedir çağlar üzre,
Beni senden güçlü kılan
Derleyen: Ayhan Görür
Bu güzelliğin içinde "ben" - "sen" yok.
Doğa insanlığa gülümsüyor...
Ayhan Görür
Atina, Delphi'deki Apollon Tapınağı
***
Gnothi Seauton!
Delphi’deki Apollo Tapınağı’nın girişinde bu söz yazılıdır:
“Gnothi Seauton!”
“Kendini Tanı! - Kendini bil!”
Sokrates
* * *
DELPHİ Tapınak Yazıtları Esin Kaynağım Oldu
Prof.Dr.Yıldız TÜMERDEM
Yeniden yenicesine
öğrenebilmek ve öğretebilmek...
Her gün bir bilinmeyeni öğrenmeyi
becerebilenler, uzun ve sağlıklı yaşarlar.
Yıldız Tümerdem
Yıllar öncesinde bir kitabın sayfaları arasında okuduğum, o güne kadar duymadığım bir tapınağın, Delphi Tapınağının kapısında yazılı olan, Sokrates'in, “ KENDİNİ BİL” öz deyişi yaşam felsefem oldu. O günden sonra, çevremdekiler arasında “kendini bilmezleri, haddini bilmezleri” görüp tanıdıkça sımsıkı sarılır oldum bu iki sözcüğe. Ne zaman yeni bir karar almaya kalkışsam, yeni bir adım atmayı düşünsem ciddi anlamda “ sakin olmalı, iyice düşünmelisin, kendini ve gücünü bilmeden hareket etmemelisin” derim kendi kendime. Yaşamımın her anında; “Ani kararlarım ve bu kararlardan kaynaklanabilecek yanlış-larımı, bu iki sözcükte gizli olduğunu düşündüğüm, gerçekleri görmemi sağlayan sihirli bir güç önlüyor” diye düşünür, ona göre de davranırım bir bakıma…
Bu nedenle, yaşamımdaki gizemli bir güç olan bu iki sözcüğün nereden geldiğini, yazılı olduğu tapınağın nerede olduğunu öğrenme isteğimi yitirmedim hiçbir zaman. Hekimlik ve eğitimsel çalışmalarımın yoğunluğu biraz azalınca, biraz soluk alınca, İstanbul’un cıvıltılı Beyoğlu ve tarih kokulu sahaflar semtlerindeki eski kitapçılar sıklıkla uğrak yerlerim oldu. Hemen her gün yeni bir kitapla tanışmak öylesine hoş ve çocukça bir duygu idi ki benim için. Bu duygu anlatılmaz yaşanır kanımca. Öte yandan bilgisayarla dost olmanın ve dünya ile kolayca iletişim kurmanın şansını yakalamanın da keyfi göz ardı edilemez elbette. Delphi Tapınağı’nın nerede olduğu araştırmaya karar verdiğim günlerde, bir sitenin içinde kutsal tapınakların duvarları arasında saklanırken buldum onu. Dünyada çok sayıda kutsal tapınak var kuşkusuz. Yıllar öncesinde katıldığım Uluslararası bir kongrenin ardından Bankok sokak-larında dolaşırken, her evin bahçesinde kuş yuvasına benzeyen minik, tahtadan yapılmış tapınakları gördüğümde hem çok gülmüş hem de “aferin, Buda her an onlarla” diyerek buluşlarına hayran olmuştum. Rengarenk boyanmış bu tapınaklar yetiyordu insanlara ibadet etmeleri için. Önemli olan inançları idi, tanrıları her yerde onlarla beraberdi nasılsa…
Dünyada gerçek anlamda bilinen üç kutsal tapınak vardı. İkisi Anadolu’da, Türkiye’de, Didim ve İzmir yakınlarında idi. Üçüncüsü de Atina yakınında Delphi Tapınağı idi. Tapınağın giriş kapısının sol tarafına öğretiler yazılmıştı eski yunan alfabesi ile. Bu sözler; o gün olduğu gibi, bu gün de, yeni bir yüzyıl insanı için yol gösterici nitelikte idi. Büyük düşünür Mevlana Celalettin Rumi’nin, her yıl yüz binlerce insanın ziyaret ettiği Konya’daki Türbesinden içeri girildiğinde; "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” yazısındaki yol gösterici sözcükler ziyaretçiler tarafından beğeni ile okunuyordu. Bu veciz sözlerin yıllar önce, Delphi Tapınağı'nın kapısında; “olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol, sevmi-yorsan sever gibi yapma ” sözleri ile benzeşmesi Tanrısal bir rastlantı mı idi?Nasıl düşünülürse düşünülsün, bu benzerlik hem şaşırtıcı hem mutlu edici idi. Anadolu topraklarımızdaki düşünürlerin ileri görüşlerini ve çağdaşlığını anlatıyordu bütün bunlar. Tapınağın diğer yazıları da bir birinden değerli ve yol gösterici idi. Çıkınımdaki kutsal sözcükleri her zamanki gibi yazarak paylaşmayı düşündüğümde, kalbimdeki çizgili kaslarımın telaşlı hücreleri teşekkür etti. Beynimdeki dingin hücrelerim de her zamanki gibi alkışlayarak ama ciddi duruşlarla kutladılar. Gelin birlikte değerlendirelim Delphi Tapınağı'nın kapısında insanlığın iyiliği, mut-luluğu ve dingin yaşamı için yazılan aşağıdaki sözleri; Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilenmelisin. İşin yaşam dayanağının önceliği ve temelidir…
* * *
Derleyen: Ayhan Görür
,,
Sevgili Arkadaşlarım,
Sevgili Sanatçı Dostlarım,
Çok teşekkür ediyorum, zahmet edip buralara kadar gelmişsiniz. Beni görebilmenizi, sizlerle kucaklaşabilmeyi isterdim . Ne var ki şu anda henüz buna sağlığım el vermiyor.
Yaşadığımız korkunç olaylar, ülkeyi her an gerenlere ve bu yıkıcı ruh haline taşıyanlara ne kadar dert onu bilmiyorum. Ama sanatı ve sanatçıları bir ülkede bu kadar hedef gösterirseniz, düşünce insanlarını bu kadar dışlarsanız, laik demokrasiyi, aydınlanmayı ve Atatürkçülüğü savunanları bu kadar yabancı göstermeye kalkarsanız, bu yaşanan felaketlere ve cinayet teşebbüslerine hiçbir şaşırma hakkınız kalmaz.
Türk sanatçısı ve Türk aydını tüm bu planlı ve hain saldırılara karşı dimdik ayaktadır. Olayın üstüne örtülmeye çalışılan "meczup" havası sahte ve uydurma senaryodur. Herkes şunu bilsin ki, bu hazin tezgahların kimseye bir yararı olmayacak. Aydınlanma devriminin ışığa, güzelliklere, dostluğa, barışa, evrensel kardeşliğe sanatın her türlüsüne doğru yol alan okun yörüngesini değiştiremeyecektir.
Bugün buraya gelerek Türk Sanatına sahip çıkan her kuruma, her örgüte, her sanatçıya, her sanatsevere ve her vatandaşımıza sonsuz teşekkür ediyorum, dayanışmamızı hiç kimse, hiçbir şekilde engelleyemeyecek..
21 Nisan 2011
,,
Derleyen: Ayhan Görür
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
İnsanlık Abidesi ve Çevresi
Kars, Sukapı Mahallesi
***
_/ "İNSANLIK ABİDESİ"...
Olan olmuştur...
Eser tamamlanmadan tamamlanmıştır...
"İnsanlık Abidesi" gönlümüzün eseridir artık...
Zamanın sonsuzluğunda,
zamansızlığa göç etmiştir;
başka bir mekanda da
sergilenemez,
yinelenemez...
Esere "ucube" diyen
ve
mahkeme kararı ile yıkılan eser
Sayın Başbakanımıza (!)
sevgi hisleriyle,
el vererek
elveda diyor,
Mehmet AKSOY'un
"İNSANLIK ABİDESİ"... _/
Ayhan Görür
Sevgi ve Şefkat:
Kuş,
yaralı kuşa yardım etmek için çırpınıyor...
***
Madras, 2 Ocak 1983
Ölçüye Gelmeyen Zihin’den
Şefkat*nedir?–herhangi bir sözcükte bulabileceğiniz bir tanım değildir. Sevgi ve şefkat arasındaki bağıntı nedir? Yoksa bunlar aynı bir hareket midir? Bağıntı sözcüğünü kullandığınız zaman bu bir ikilik, bir ayrım ima eder. Ama biz şefkatin içinde sevginin nasıl bir yer tuttuğunu soruyoruz. Yoksa sevgi, şefkatin en yüksek bir ifadesi midir? Eğer herhangi bir dine bağlıysanız, herhangi bir guruyu izliyorsanız, herhangi bir şeye inanıyorsanız, kendi kutsal yazılarınıza inanıyorsanız, bir sonuca bağlanmışsınız, nasıl şefkatli olabilirsiniz? Kendi gurunuzu kabul ettiniz zaman, bir sonuca varmışsınızdır; Tanrı’ya ya da bir kurtarıcıya, şuna ya buna kuvvetle inandığınız zaman şefkat olabilir mi? Sosyal hizmetler yapabilirsiniz; acıma, duygudaşlık, hayırseverlik duygularıyla yoksullara yardım edebilirsiniz. Ama bütün bunlar sevgi ve şefkat midir? Sevginin doğasının anlaşılmasında, kalpteki zihin olan o niteliğe sahip olunduğunda, o zekadır. Zeka sevginin ne olduğunun anlaşılması ve keşfedilmesidir. Zekanın düşünceyle, akıllılıkla, bilgiyle hiçbir ilgisi yoktur. Çalışmalarınızda ve işinizde çok akıllı ve mantıklı tartışabilirsin, ama bu zeka değildir.
Zeka, sevgi ve şefkatle birlikte bulunur ve ve bir birey olarak bu zekâyla karşılaşamazsınız. Düşünce için seninki ya da benimki söz konusu olabilir, ama şefkat için seninki ya da benimki diye bir şey söz konusu olamaz. Zeka var olduğu zaman, ben ve sen ayrımı yoktur. Zeka en yüce olandır, her yerdedir. Yeri, gökleri yıldızları hareket ettiren o zekadır, çünkü o rahmaniyettir.
Kuşun Ölümü ve Üzüntü
***
Ayna Yayınları
Çeviri: Cengiz Erengil
s, 174-175
Derleyen: Ayhan Görür
İpek Görür
Fotoğraf, Onur Görür
İpek Görür
Fotoğraf, Onur Görür