19 Ekim 2011

YALNIZ DEĞİLİZ



Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değiliz sevgilim.
Gerçi gece uzun,
Gece karanlık
Ama bütün korkulardan uzak.
Bir sevdadır böylesine yaşamak,
Tek başına


Ölüme bir soluk kala,
Tek başına


Zindanda yatarken bile,
Asla yalnız kalmamak.


Şafakları ben balığa çıkarım
Akan akmayan sularda
Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden
Bir bahar akşamı dünyada.
Ben dört duvar arasında değilim
Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,
Karacadağ, Çukurova ve Cibalide.


Zehirli kör yılanları
Ve sıtmasıyla
Gün yirmidört saat insan avında
Karacadağda çeltikler.
Bir kız çocuğunun gözyaşı gibi-
Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,
Sol omzunda nazarlık,
Dağ başında unutulmuş üşümüş,
Minicik bir aşiret kızının -


Damla-damla, berrak olur pirinci.
Kamyonlarla, katır kervanlarıyla


Beyler sofrasına gider...




Çukurovam,


Kundağımız, kefen bezimiz


Kanı esmer, yüzü ak.


Sıcağında sabır taşları çatlar,


Çatlamaz ırgadın yüreği.


Dilerse buluttan ak,


Köpükten yumuşak verir pamuğu.


Külhan, kavgacıdır delikanlısı,


Ünlü mahpusanelerinde Anadolumun


En çok Çukurovalılar mahpustur,


Dostuna yarasını gösterir gibi,


Bir salkım söğüde su verir gibi,


Öyle içten


Öyle derin,Türkü söylemek, küfretmek,


Çukurova yiğidine mahsustur...




Tütünü bilir misin?


"Kız saçı" demiş zeybekler,


Su içmez her damardan,


Yerini kolay beğenmez,


Üşür


Naz eder,


Darılır


İki parmak arasında kıyılmış,


Bir parçası var kalbimin


İncecik, ak kağıtlara sarılır,


Dar vakit yanar da verir kendini.


Dostun susan dudağına...




Sokaklardan,


Kıyılardan,


Gök mavisinden,


Ekmeğinden,


Canevinden ayrı düşmeye


Yani bütün hasretlerin kahrına


Ve zehrine çaresiz kalmaların,


İlk nefesi Hızır gibi yetişir


Cibalide sarılan cıgaranın...




Tütün işçileri yoksul,


Tütün işçileri yorgun,


Ama yiğit


Pırıl - pırıl namuslu.


Namı gitmiş deryaların ardına


Vatanımın bir umudu...

Hiç yorum yok: