18 Temmuz 2006

Çalışmaya Dair... Halil Cibran

*

Taç Mahal

Çalışmaya Dair
Sonra bir çiftçi dedi ki, bize Çalışmak’tan Söz Et.
Ve o yanıt verdi, dedi ki:

  • Yeryüzüne ve yeryüzünün ruhuna ayak uydurmak için çalışırsınız.
    Çünkü boş gezmek, mevsimlere yabancı düşmek, sonsuzluğa doğru görkemle ve gururlu bir tevekkülle yürüyen hayat kafilesinin dışında kalmaktır.
  • Çalışırken bir ney olursunuz, saatlerin fısıltısı müziğe dönüşür neyin yüreğinde. Tüm varlıklar uyum içinde bir ağızdan şarkı söylerken dilsiz ve sessiz bir kamış olmayı isteyecek çıkar mı aranızda?
  • Size hep işin bir lânet ve çalışmanın talihsizlik olduğu söylendi.
    Fakat ben size diyorum ki, çalışırken yeryüzünün en ırak düşünün, daha o düş doğarken sizin payınıza düşmüş parçasını gerçekleştirmiş oluyorsunuz,
    Ve çalışmayı sürdürmek yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir.
  • Fakat eğer ıstırap çekip dururken, doğduğunuz güne lânet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur, yazılanı ancak alınterinizle silebilirsiniz.
    Sizlere hayatın karanlık olduğu da söylendi ve sizler bezginlik içinde bezginlerin söylediklerini tekrarlıyorsunuz.
    Ve ben diyorum ki hayat gerçekten karanlıktır, dürtü olmadığı zaman,
    Ve tüm bilgiler boşunadır, iş olmadığı zaman,
    Ve tüm işler boştur, aşk olmadığı zaman;
    Ve aşk ile çalışınca kendinizi nefsinize ve birbirinize ve Tanrı’ya bağlanırsınız.
  • Peki aşk ile çalışmak nedir?
    Kumaşı yüreğinizden çekilmiş ipliklerle dokunmaktır, sevgiliniz giyermişçesine. Evi muhabbetle inşa etmektir, sevgiliniz oturacakmışçasına.
    Tohumları sevecenlikle ekmek ve hasılatı sevinçle kaldırmaktır, mahsulü sevgiliniz yiyecekmişçesine.
    Yaptığınız her şeye kendi ruhunuzdan bir soluk katmak,
    Ve bütün kutlu ölülerin çevrenizde durup sizi izlediğini bilmektir.
  • Uykunuzda konuşur gibi şunları söylediğinizi çokça duydum: “Mermeri işleyen ve taşta ruhunun şeklini yakalayan, toprağı sürenden daha soyludur.
    Ve gökkuşağını yakalayıp insanın sureti olarak kumaşa yerleştiren, ayağımıza giydiğimiz sandaletleri yapandan daha değerlidir.”
    Fakat ben, uykuda değil, öğle güneşinin tüm uyanıklığı içinde derim ki, yel, dev meşelerle en çelimsiz otlarla konuştuğunuzdan daha tatlı dille konuşmaz; Ve aşkıyla rüzgârın sesini daha da tatlı bir şarkı haline getirenden yücesi yoktur.
  • İş, gözle görülür kılınmış aşktır.
    Eğer aşkla çalışamıyor ve hoşnuzsuzluktan başka bir şey duyamıyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve sevinçle çalışanların sadakalarını almak yeğdir.
  • Çünkü gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve ancak yarısını giderir açlığınızın.
    Eğer üzümleri istemeye istemeye ezerseniz, gönülsüzlüğünüz şaraba zehir katar.
    Eğer melekler gibi şarkı söyler ama şarkı söylemeyi sevmezseniz, insan kulağını günün ve gecenin seslerine kapatırsınız.

Halil Cibran
The Prophet

Ermiş
Çeviren: Ayşe Berktay
Alkım Yayınları

“La ruhbaniyete fid din “ - “Dinde papazlık yoktur.”
Derleyen: Ayhan Görür

Hiç yorum yok: