24 Temmuz 2008

Sevdiğimiz Kadınlara...Nikos Engonopulos




Sevdiğimiz Kadınlara

Gerçekten özgür toplumlarda,
kadınlar da özgürdürler ve tapılırcasına sevilirler.
- Saint Just

sevdiğimiz kadınlar nardırlar
gelir bulurlar bizi
geceleri
memeleriyle yok ederler yalnızlığımızı
yağmur yağarken
kendilerini saçlarımıza gömerler
ve onları parlayan gözyaşları
ışıyan kıyılar
narlar gibi
süslerler

sevdiğimiz kadınlar kuğudurlar
bahçeleri yalnızca kalplerimizde yaşar
kanatları
meleklerin kanatlarıdır
heykelleri gövdelerimizdir
ta kendileridir sıra sıra ağaçlar
ayaklarının uçlarına basarak
bize yaklaşırlar
ve bizi gözlerimizden
öptüklerinde
kuğudurlar

sevdiğimiz kadınlar göldürler
yanan dudaklarımız o göllerin kamışlarını üflerler
güzel kuşlarımız onların sularında yüzerler
sonra
kanatlanıp yükselirlerken -kendilerine özgü görekemle-
onları yansıtır
göller
kıyılarındaki kavaklar ezgileriyle
içimizdeki hüznü yok eden birer lirdirler
sevinçle ve dingin
taşarak üstümüze geldikçe
sevdiğimiz kadınlar
göldürler

sevdiğimiz kadınlar bayraktırlar
tutkunun rüzgârlarında dalgalanırlar
geceleri ışır
uzun saçları
sıcak elleriyle
hayatlarımızı kavrarlar
gökyüzünün kemeridir
yumuşak karınları
onlar bizim kapılarımız

pencerelerimiz
yelkenli sandallarımızdır
yıldızlarımız her zaman onlara yakın yaşar
renkleri sevda sözleridir onların
dudakları güneş ve ay
üstlerindeki kumaş
en uygun kefendir bizi saracak:
sevdiğimiz kadınlar
bayraktırlar


seviğimiz kadınlar ormandırlar
ağaçlarından her biri bir aşk işaretidir
ve bu ormanlarda bize yolumuzu kaybettirirlerse
işte tam o zaman
buluruz kendimizi
gerçekten yaşıyoruzdur o zaman
ve uzaktan fırtınanın yaklaştığını duyduğumuzda
ve rüzgâr bize
panayırların müziğini
ve gümbürtüsünü
ya da tehlikenin boru sesini
ulaştırdığında
elbette bizi hiçbir şey korkutamaz;
o sık yapraklar koruyacaktır bizi
çünki sevdiğimiz kadınlar
ormandırlar

sevdiğimiz kadınlar limanlar gibidir
(güzel gemilerimizin
tek yönlü
tek ereği)
gözleri dalgakırandırlar
omuzları mutluluğun semaforları
baldırları rıhtımdaki amforalardan bir çizgi
bacakları deniz fenerlerimiz sevecenliğin
-özlem duyarlar Katerina derler ona-
dalgaları olağanüstü okşamalarıdır
Sirenleri yolumuzu şaşırtmazlar bize
dostça davranırlar
yol gösterirler
limanlara: sevdiğimiz kadınlar

tanrısal bir özü var sevdiğimiz kadınların
onları kollarımıza alıp
sımsıkı sarıldığımızda
tanrılarla bütünleşmiş oluruz
ürkütücü kulaler gibi yükseliriz
-kimse alçaltamaz bizi-
onlar da beyaz elleriyle
tutunurlar bize
bütün halklar ve uluslar
adımızı haykırarak
bize tapınmaya gelirler
-sevdiğimiz kadınlar
bize tanrısal özlerini de
aktardıkları için
çağlar boyunca
ölümsüzüz biz de


Nikos Engonopulos

"

"sanat ve şiir yaşamımıza
yardım eder"

Şiir Atlası
Nikos Engonopulos/
Şiirleri/Çeviren: Cevat Çapan
Cumhuriyet Gazetesi/Kitap Eki


Derleyen: Ayhan Görür

13 Temmuz 2008

Any one who offers his beauty to action- Kim güzelliğini mezada (satışa) çıkarırsa...Mevlâna




HAREM
*


Kim güzelliğini mezada (satışa) çıkarırsa
ona yüzlerce kötü kaza yüz gösterir.
Mesnevi -
I, 1835
Çeviri: Veled İzbudak

Any one who offers his beauty to action,
a hundred evil fabes set out towards him (and overtake him).
The Mathnavwi-I, 1835
Traslated: Reynold A. Nicholson


Mevlâna Celâleddîn Rumî



Kadıköy, Göztepe -Özgürlük Parkı
Erguvan Ağacı
Fotoğraf, Ayhan Görür

9 Temmuz 2008

İstanbul...Ümit Yaşar Oğuzcan



Çorap
deyince Anadolu...

Boğaziçi, İstanbul
Fotoğraf, Ayhan Görür

İSTANBUL

Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.

Ümit Yaşar Oğuzcan

İstanbul, Türkiye
Fotoğraf, Ayhan Görür

6 Temmuz 2008

On Living...Nâzım Hikmet


Nâzım Hikmet Kültür Merkezi -Kadıköy
Fotoğraf, Ayhan Görür

On Living

I
Living is no laughing matter:
you must live with great seriousness
like a squirrel, for example--
I mean without looking for something beyond and above living,
I mean living must be your whole occupation.
Living is no laughing matter:
you must take it seriously,
so much so and to such a degree
that, for example, your hands tied behind your back,
your back to the wall,
or else in a laboratoryin your white coat and safety glasses,
you can die for people--
even for people whose faces you've never seen,
even though you know living
is the most real, the most beautiful thing.
I mean, you must take living so seriously
that even at seventy, for example,you'll plant olive trees--
and not for your children, either,
but because although you fear death you don't believe it,
because living, I mean, weighs heavier.

II
Let's say you're seriously ill, need surgery--
which is to say we might not get
from the white table.
Even though it's impossible not to feel sad
about going a little too soon,
we'll still laugh at the jokes being told,
we'll look out the window to see it's raining,
or still wait anxiously
for the latest newscast ...
Let's say we're at the front--
for something worth fighting for, say.
There, in the first offensive, on that very day,
we might fall on our face, dead.
We'll know this with a curious anger,
but we'll still worry ourselves to death
about the outcome of the war, which could last years.
Let's say we're in prison
and close to fifty,
and we have eighteen more years, say,
before the iron doors will open.
We'll still live with the outside,
with its people and animals, struggle and wind--
I mean with the outside beyond the walls.
I mean, however and wherever we are,
we must live as if we will never die.

III
This earth will grow cold,
a star among stars
and one of the smallest,
a gilded mote on blue velvet--
I mean this, our great earth.
This earth will grow cold one day,
not like a block of iceor a dead cloud even
but like an empty walnut it will roll along
in pitch-black space ...
You must grieve for this right now
--you have to feel this sorrow now--
for the world must be loved this much
if you're going to say "I lived" ...

Nâzım Hikmet

Trans. by Randy Blasing and Mutlu Konuk (1993)

Fotoğraf, Ayhan Görür

5 Temmuz 2008

Aktör olacak çocuk...Ayhan Görür


Aktör olacak çocuk .... bellidir!

Âdeme âdem gerektir âdem etsin âdemi;
Âdem âdem olmayınca netsin âdem âdemi!
Ziya Paşa


Başarılı Aktör Adayı...
Fotoğraf,
Ayhan Görür


Posted by Picasa

Boğaziçi, İstanbul


Boğaziçi, İstanbul
Fotoğraf, Ayhan Görür

Posted by Picasa

Ah!
O teknede ben de olsaydım,
Açık denizlere yol alsaydım.

Vız gelirdı hayat bana,
Yeter ki
Sen benim olsaydın!


Boğaziçi, İstanbul
Fotoğraf, Ayhan Görür