29 Ağustos 2009

Büyü Destanı...Karadeniz Yöresinden



Sema Ündeğer, Karikatürist


Büyü Destanı

İşmar eyledum oğa
Gel irmağa irmağa
Deduğumi etmesan
Siyir ederum sağa

Daha ne duruyisun
Bobağun ocağinda
Çüruyi yitecesun
Habu gençluk çağunda

Siyir eyledim oğa
Goşti geldi yanuma
Şalvarini çözmeden
Haman girdi goynuma

Ben de sarildum oğa

İstanbol Maçka'sinda
Dedi bana vollaha (vallahi )
Gözüm yok başkasinda

Senun gibi tosuni
Bulan koca ararmi
O senin siyirlerun
İşimuze yarar mi

Dedim ona e yavri
Siyir çok işe yarar
Siyiri bilen gari
Daha goca mi arar

İstanbul Maçka'sinun
Hep olur dullari
Hovarda deyi kollar
Gece gündüz yollari

Geluler biraraya
Haftanun ilk gecesi
Hovardaluk işidur
Hepsinun eğlencesi

Girbizi sarı kumral
Seç beğenduğuni al
Başka yerde bılunmaz
Onlarda bulunan mal

Kimi uç gocalidur
Kiminin sayisi yok
Fallan siyirlan mallan
Goca arayan da çok

Güzli güzli giderler
Ganlica hocasina
Çifte boynuz takarlar
Hepsi gocasina

Remezani tutarlar
Semirmeyelum deyi
Besmelesuz yutarlar
Gece canli köfteyi

İstambol dedukleri
Siyirun vetanidur
Garilari heyleyen
Patronun cüzdanidur

Altun gaplatuyiler
En sağlam dişlerini
Gel anlattayim sana
Bu siyir işlerini

Hoca alır gariyi
Geturur odasina
Sifte bismillah çeker
İfler bir su tasina

Sonra da ufak ufak
Uzanur kuşağina
Atar birden elini
Şalvarinun ağina

Bi bismillah daha der
Kovar hep perileri
Kalur garilan kendi
Sallanu gerileri

Hoca tek nefes okur
Siyirun düasini
Kurtarır merağından
Garilarun hasini

Göbeğinun istine
Yazar ince yazilar
İkinci gelişinde
Yazduklarini yalar

Siyir deyi de geçma
Birebirdur sevdaya
İnanmiyasan git bak
İstanbol'da Maçka'ya

Gocalarindan çalar
Yedururlar hocaya
Sonra da boşanurlar
Koşarlar hovardaya

Hoca okur duayi
İfler memelerine
Sonra sokar elini
Garanluk yerlerine

İstambol garilari
İnce fistan geyerler
Erterler başlarini
Tekkelere giderler

İstanbul Maçka'sida
Dul garilar duriyi
Nuska yazduranlari
İstemeden veruyi

Hanum kurban olayim
Elündeki maşaya
Siyir yapdurmak için
Gittun Kasimpaşa'ya

Kasimpaşa hocasi
Para isteyi para
Yapdi bana bi nuska
Sarildum garilara

Ordan çiktum Şişli'ye
Girdum bi toplantiya
Gözüm takıldi birden
Bi sarili gariya

Dedum ona e hanum
Gel beraber yatalum
Şimdi günler sicakdur
Yorganlari atalum

Sariduk birbirine
Yilan sarması gibi
Dedu ulan bu nedur
Gabak dolması gibi

Avustos aylarinda
Giderler Akdaniz'e
Dedum domuz garilar
Biraz da verun bize

İstanbol'da siyire
Büyü deyuler büyü
Çok kuçuksun Emine'm
Birazcuk daha böyü

Alacali fistani
Dize çikayi dize
Bu deduğum türkiler
Yadigâr galsun size


İsmet Zeki Eyüboğlu


Karadeniz Türküleri
Maçka Yaylalarından Sesler
Anadolu Sanat Yayınları
İstanbul Fotoğrafları, Ayhan Görür

16 Ağustos 2009

Erdemli insan aynaya bakabilmeli...Adnan Binyazar




Düşünen ve Sorgulayan İnsan...
Beylerbeyi -Fotoğraf, Ayhan Görür

,,

Erdemli insan,
aynaya yansıyan yüzüne bakabilmeli,
görüntüsü ne ise onu görebilmelidir.
Çünkü,
kişinin yüzünün
engebelerini, kıvrımlarını, çalkantılarını
kendi aynasından başka
hiçbir ayna gösteremez.
Bu gerçek,
kristal aynalara bakıp,
"Ayna! Ayna!
Benden güzel, benden büyük var mı?"
diyenlerin boş dünyasını
her zaman altüst edecektir.
,,

"Ayna" adlı eserinden...
s.17,18
Dünya Kitapları, Deneme

ADNAN BİNYAZAR

Yansıması...
Ayhan Görür'ün
objektifine, aynasına takıldı...


Derleyen: Ayhan Görür

6 Ağustos 2009

ATATÜRK'ün 31.07.1920 de Afyonkarahisar'da Subaylara Hitaben yaptığı konuşma...


Mustafa Kemal ATATÜRK


ATATÜRK'ÜN SUBAYLARA HİTABEN AFYONKARAHİSAR'DA 31.07.1920 TARİHİNDE YAPTIĞI KONUŞMA...

Efendiler!
Eski silâh arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdanî zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsâit yer de yok. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle İle mülâhaza etmekle yetineceğim.

Arkadaşlar!
İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atfetme borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiat en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele İle mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vazıyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sâhibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzûmuna olan vicdânı imândır.

İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvelâ silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukâddesâtına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak plânını takip ettiler ve ediyorlar.

Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için, mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lâzımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülât kalmaz.

Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kâni olmuş ve buna kat’i azim ile karar vermiştir. Zaman zaman, şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması, hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imanına sekte vurmamıştır ve vurmayacaktır.

Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lâzım olduğunu söylediğim kaynak ki milletin vicdanı imanıdır mevcuttur. Ordu ise, arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Mâlum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir; "ordunun ruhu subaylardır." O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak İstenilen ordumuzu tâmir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir. Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayatî gâyesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlâl edilirse bunun vebalı subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve fesaretleriyle, giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsî ve özel hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler.

Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü hu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak İçin bir çaresi vardır. Şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına atmaktır.

Dolayısıyla subay için "ya istiklâl, ya ölüm" vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!”
* * *


Kaynak: "Afyon'da çıkan ikaz gazetesinden aktaran: Anadolu'da Yenigün gazetesi,
10 Ağustos 1920.
Atatürk
'ün Bütün Eserleri, c.9, Kaynak Yayınlan, istanbul. Ekim 2002, s. 112-113


Derleyen: Ayhan Görür

1 Ağustos 2009

Acele Edin ve Defolup Gidin...General Oliver Cromwell

d. 25 Nisan 1599 - ö. 3 Eylül 1658

Oliver Cromwell


Cromwell's speech to the "rump parliament" !..

Imagine Oliver Cromwell, giving his famous speech today:

20 April 1653
It is high time for me to put an end to your sitting in this place, which you have dishonored by your contempt of all virtue, and defiled by your practice of every vice;
ye are a factious crew, and enemies to all good government; ye are a pack of mercenary wretches, and would like Esau sell your country for a mess of pottage,
and like Judas betray your God for a few pieces of money.

Is there a single virtue now remaining amongst you? Is there one vice you do not possess? Ye have no more religion than my horse; gold is your God; which of you have not barter'd your conscience for bribes? Is there a man amongst you that has the least care for the good of the Commonwealth?

Ye sordid prostitutes have you not defil'd this sacred place, and turn'd the Lord's temple into a den of thieves, by your immoral principles and wicked practices? Ye are grown intolerably odious to the whole nation; you were deputed here by the people to get grievances redress'd, are yourselves gone! So! Take away that shining bauble there, and lock up the doors. In the name of God, go!


Oliver Cromwell


Cromwell signature...


Kalıntı Parlamento'yu dağıtma söylevi..

Kalıntı Parlamento (Rump Parliament) adıyla anılan, birbirleriyle klik çatışmaları ile vakit geçirip hiçbir siyasi karar alamıyan, hatta yeni parlamento üyelerini seçimi konusunda da bile bocalayan bu Parlemento'yu 20 Nisan, 1653de General Oliver Cromwell 40 tüfekli asker getirerek bir söylev verdikten sonra feshetmiştir. Bu söylevin sözleri şunlardır:

Acele Edin ve Defolup Gidin!..
,,
Oturumunuzu
sonlandırmaya geldim,
Meclisi
yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim.
Siz ki fitneci, fesatçı, meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışındaki her şey!!!
Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar,
ülkenizi en küçük şahsî çıkar adına satılığa çıkaranlar, birkaç kuruş için Tanrı'ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı?
Bir parça vicdan da mı yok?
Atım kadar bile dindar değilsiniz!
Altın sizin yeni Tanrınız olmuş!
Satılığa çıkarmadığınız
bir değer de kalmadı...
Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz?
Sizi çıkarcı sürüsü, bulunduğunuz bu kutsal meclisi, o varlığınızla kirletiyorsunuz!
Tanrının kutsadığı bu meclisi, ahlâk yoksunu davranışlarınızla hırsızların haline çevirdiniz!
Halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız..
Siz ki, halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız.
Kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz!
Ama ülkeniz beni asırlardan beri temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı!
Ve bu gücü de bana Tanrı verdi.
Bu şeytan ocağını yönetmeye geldim.
Vay hâlinize!
Şimdi derhal defolun!!!
Acele edin
rüşvetin köleleri!
Acele edin, gidin!
Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin!..,,

http://tr.wikipedia.org/wiki/Oliver_Cromwell


General Oliver Cromwell


Yukarıdaki söylev, demokrasinin beşiği olarak bilinen İngiltere'de geçmiştir.
Sözleri sarf eden kişi, 1653 senesinin 20 Nisan günü, meclis çatısı altında kükreyerek nutuk atan General Oliver CROMWELL isimli, sadece ülkesinin çıkarlarını kollayan yurtsever bir generaldi....
Ve bu nutuk tarihi şekillendiren 50 söylevden biri sayılıyor...

Can Dostlarımdan Nazan Clohesy
gönderisinden esinlenerek derlenmiştir...

Derleyen: Ayhan Görür