29 Kasım 2006

Gerçek Dostluklar...

***

***

Bir gün, bir bilge,
kendi türleriyle
uçmayı reddeden
iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında.
Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın

nasıl olup da kendi aileleriyle,
ait oldukları yerlerde
yaşamak istemediklerine,

nasıl olup da bir "yabancı" yı
kendi kardeşlerine yeğlediklerine.
Biri karga, biri leylek...
O kadar farklıdır ki kuşlar

ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine,
kardeşleriyle değil de

birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine.
Öyle ya,
karga dediğin kargalarla
uçmalıdır,

leylek dediğinse leyleklerle.
Yaklaşır ve merakla inceler kuşları.
Ta ki her ikisinin de topal olduğunu

keşfedinceye kadar.
O zaman anlar ki, birlikte kaçar,
birlikte uçar,
birlikte yaşarlar
beklenenlerin yanında tutunamayanlar.
O zaman anlar ki, sahip oldukları değil,

sahip olmadıkları
kimilerini birbirlerine yakın kılan.
Topal kuşlar
birbirlerinin
'arıza'larını bilir ve

sömürmek ya da örtmek yerine
kabullenirler öylesine.
En sahici dostluklar
ortak varlıklar üzerine değil,

ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır.
Aynı şekilde zengin,

aynı şekilde mesut olanların
ortak paydaları

sabun köpüğü gibidir uçar, söner.
Ortak acı,
ortak hüzün,
ortak pürüzdür
esas yaklaştıran, yakınlaştıran...

Eğitimci meslektaşım
Ayhan Okutan 'dan alınmıştır...

Derleyen: Ayhan Görür

26 Kasım 2006

Karakter ve Kader... Şükrü Kızılot

* * *



* * *
LÜTFEN
DİKKAT EDİNİZ!


Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelerinize dönüşür.

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür.

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür.

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür.

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür.

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür.

Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür.

Şükrü Kızılot
Hürriyet Gazetesi'ndeki yazısından...

Derleyen: Ayhan Görür

25 Kasım 2006

Sorunların Çözümü...Albert Einstein

***

* * *



Yaşadığımız önemli sorunları

onları yaratan düşünce
düzeyinde kalarak çözemeyiz.




Sorunlar
kendini oluşturan
aynı düşünce kalıpları ile
çözülemez.

Albert Einstein
***
Derleyen: Ayhan Görür
Sevgili eşim Fulya Görür
bu özdeyişi
Op.Dr.Murat Akçar'ın
Siyami Ersek Hastahanesindeki
yazı sehpasında okumuştur...

Peşin Hüküm...Albert Einstein

* * *

* * *

Peşin bir hükmü ortadan kaldırmak
bir atomu parçalamaktan daha zordur!


Albert Einstein: Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955) , Alman asıllı fizikçi.20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenen Albert Einstein, Görelilik kuramını geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü'nün ve Nobel Komitesi'nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen Görecelik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.)

Albert Einstein
Derleyen: Ayhan Görür

4 Kasım 2006

Şah...Bülent Ecevit













Mahabharata

ŞAH
önce piyadeler vuruştular
herbiri halk gibiydi
şahlar çevrelerinin kalesinde
güvenlik içinde tutsak gibiydi
vezirler atlar filler
şahları uğruna seferber
her biri şahından özgürdü
ne var ki özgür olan
savaşta erken ölürdü

şah denildi sonunda şahlardan birine
dikildi kaldı kazanan şah
daracık dörtgenine
mat olan şah ise sürüldü dışarı
son verildi şahlığına
son verildi tutsaklığına
bırakıp ardında akları karaları
yürüdü gitti özgür
yürüdü gitti bir başına
1975
Bülent Ecevit
Derleyen: Ayhan Görür

Bülent Ecevit





özgeçmiş

bir boşluktan bir boşluğa
bir cam bardağa dolmuşum
cam bardakta su olmuş
sudan içmiş cam olmuşum

görünmezden cana
bir kumaş örülmüş
kumaşa bürünmüş
beden olmuşum

bir varmış bir yokmuş
iki boşluk arası
bir rüyalık alemde
sen ben olmuşum

bülent ecevit
Derleyen:Ayhan Görür

Seviyorum Seni...Nâzım Hikmet

* * *
* * *

Seviyorum Seni


Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi.

Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi.

Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz
telâşlı,sevinçli, kuşkulu açar gibi.

İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan bir şeyler gibi.

Seviyorum seni
yaşıyoruz çok şükür der gibi.

Nâzım Hikmet

Derleyen: Ayhan Görür

Hoş Geldin...Nâzım Hikmet

* * *
* * *
Hoş Geldin

  • Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin!
    Yorulmuşsundur,
    nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını,
    ne gül suyum, ne gümüş leğenim var.
    Susamışsındır,

    buzlu şerbetim yoktur ki, ikram edeyim.
    Acıkmışsındır,
    sana beyaz keten örtülü sofralar kuramam
    memleket gibi esir ve yoksuldur odam.
  • Hoş geldin, kadınım benim, hoş geldin!
    Ayağını bastın odama
    kırk yıllık beton çayır çimen şimdi.
    Güldün,
    güller açtı penceremin demirlerinde.
    Ağladın,

    avuçlarıma döküldü inciler,
    gönlüm gibi zengin
    hürriyet gibi aydınlık oldu odam,
    Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin!

Nâzım Hikmet

Derleyen:Ayhan Görür

Kapalıçarşı...Orhan Veli Kanık

* * *
* * *
Old Bazaar,İstanbul

KAPALIÇARŞI


Giyilmemiş çamaşırlar
nasıl kokar bilirsin,
Sandık odalarında;
Senin de dükkânın
öyle kokar işte.

Ablamı tanımazsın,
Hürriyette gelin olacaktı,
yaşasaydı;
Bu teller onun telleri,
Bu duvak onun duvağı işte.
Ya bu cemakândaki kadınlar?
Bu mavi mavi,
Bu yeşil yeşil fistanlı...
Geceleri de ayakta mı
dururlar böyle?
Ya bu bembeyaz gömlek?
Onun da bir hikâyesi yok mu?

Kapalıçarşı deyip geçme;
Kapalıçarşı,
Kapalı kutu.

Orhan Veli Kanık

Derleyen: Ayhan Görür

Fatih Sultan Mehmet...Ayhan Görür

* * *













* * *
By Bellini
Fatih Sultan Mehmet
İstanbul'un Fethi - 14 Mayıs 1453

üsküdar, bir ulu rüyâyı görenler şehri!
seni gıbta ile hatırlar vatanın her şehri.
hepsi der: “hangi şehir görmüş onun gördüğünü?
bizim istanbul’u fethettiğimiz mutlu günü!”
elli üç gün en mehabetli temâşa idi o!
sanki halkın uyanık gördüğü rüyâ idi o!
şimdi beş yüz sene geçmiş o büyük hâtıradan;
eli üç günde o hengâme görülmüş buradan;
canlanır levhası hâlâ beşer ettikçe hayal;
o zaman ortada, her saniye gerçek bir hal.

gürlemiş topkapı’dan bir yeni şiddetle daha
şanlı nâmiyle ‘büyük top’ denilen ejderha.
sarfedilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece,
karadan sevkedilen yüz gemi geçmiş haliç’e;
son günün cengi olurken ne şafakmış o şafak,
üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak,
görmüş istanbul’a yüz bin meleğin uçtuğunu;
saklamış durmuş asırlarca hayâlinde bunu.

yahya kemâl beyatlı

Derleyen:Ayhan Görür

ATATÜRK


* * *

* * *
1881 - 1938


ULUSAL BİRLİĞİ YENİDEN KURAN
DEVLETİ YAŞATAN
KENDİNİ BİLEN
GERÇEK DEVRİMCİ
ÖLÜMSÜZLÜK ANI
TI
ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK SAVAŞÇISI


Tek Adam
Gâzi Mustafa Kemâl
ATATÜRK


***
Sakarya zaferinden sonra sonra Büyük Millet Meclisi'nce kendisine
Gâzi unvanı verildi (19 Eylül 1921).


Kadirbilir ATATÜRK'ün
kendi el yazısı ile ordu mensuplarına hemen yazdığı yazı:

NEFERLERE
Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan çok daha evvel sizi başka muharebe meydanlarında da tanımış idim.
Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği
seninkinden daha temiz; daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Kanaatinle, imânınla,
itaatinle hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbinle düşmanı nihâyet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükrânını söylemeyi nefsime en aziz bir borç bildim.
Sizin gibi kumandanları,
zâbitleri, neferleri olan bir millete yâd elleri altında köle olmak mümkün değildir. Bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin hakkımda yeni bir rütbe ve Gâzi unvanıyla tecelli eden iltifat ve teveccühü, doğrudan doğruya size râcidir.
Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu, en şerefli ve
en ulu bir gaza ile mümtaz olan gene ordudur. Sizin kahramanlığınızla, sizin gösterdiğiniz nihâyetsiz fedakârlıklar pahasına kazanılan büyük muzafferiyetin millet tarafından takdirine delâlet eden bu unvanı ve rütbeyi ancak size izâfe ederek, bütün askerlik hayatımın en büyük sermaye-i iftihar olarak taşıyacağım.
Cenabı Hak giriştiğimiz kurtuluş
mücadelesinde şerefli silâh arkadaşlarıma kendilerine temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın hakkı olan kâfi halası nasib etsin.

20 Eylül 1921
Başkomutan
Mustafa Kemâl

* * *

NEFERLERE bölümü

Prof.Dr.Muazzez İlmiye Çığ 'ın
Epsilon Yayınları arasında çıkan

ATATÜRK adlı kitabından alınmıştır
Derleyen: Ayhan Görür

Osmanlı Arması...Ayhan Görür

OSMANLI DEVLET ARMASI

Osmanlı armasının anlamı nedir? Arma kimliği anlatan, bir işarettir.
Resimler, harfler ve şekillerden oluşur. Bir devleti, hanedanı ya da şehri anlatır.
Devletlerin insanları tarafından benimsenen armaları vardır. Osmanlı armasının üzerindeki sembolleri en tepeden başlayarak şöyle sıralayabiliriz: En tepede bir güneş şekli ve onu çevreleyen güneş ışıkları vardır. Güneş şeklinin ortasında armanın ait olduğu dönemin hükümdarlarının tuğrası yer almakta. Onun altındaki yukarıya açık hilalin üzerinde Arapça “Osmanlı devletinin hükümdarı olan … han, Allah’ın Muaffak kılması ve yardımına dayanır ve öylece hüküm sürer.” anlamına gelen bir söz yazılı. Onun altında, armanın tam göbeğine gelecek şekilde aynalıklı kalkan motifi var. Bu kalkanın çevresinde yıldızlar bulunuyor. Bu yıldızların sayısı çok zaman 12 adet ile sınırlandırılmış olup 12 burcu temsil eder. Böylece Osmanlı, kâinatın merkezine yerleştirilmiş olur. Kalkanın hemen üzerinde de devletin kurucusu Osman Gazi’yi temsil eden bir sorguç vardır ki Osmanlıların köklerine ne kadar bağlı olduğunu anlatır. Kalkanın sağ yanında Osmanlı sancağı yer alır. Renkli armalarla kırmızı ile gösterilir. Onun karşısında ise hilafet sancağı bulunur. Hilafet sancağının rengi aslında siyah iken, arma üzerinde hemen daima yeşil renkte gösterilmiş ve bazen üzerinde üç hilal kondurulmuştur. Merkezdeki kalkandan Osmanlı sancağı yönüne doğru uzanan şekiller ise şöyle sıralanmaktadır: Sancağın üzerinde bir ok var. Sancak alemini altında baltacıklar ocağının kullandığı tek taraflı bir çift yüzlü teberler (balta) bulunur. Sonra mızrak ve altında el sperlikli tören kılıcı vardır. Sonra ağızdan dolma bir top ve altında savaş kılıcı yer alır. Hemen altında bozdoğan (gürz) görülür. Top ile bozdoğanı sancaktan ayıran boynuzdan yapılan boru ise savaş ilanını ve sonra da mehterhaneyi temsil eder. Armanın sol yanında, yani hilafet sancağı yönünde uzanan semboller yine yukarıdan aşağıya şöyle sıralanırlar: Sancak aleminin altında süngü takılmış bir tüfek, altında tek yüzlü teber (balta), sonra toplu tabanca ve topuz başlı asa mevcuttur. Asanın şeşper (savaş araçlarından altı dilimli topuz) topuzu kenarına asılı olan terazi adaleti temsil eder. Terazinin kitap şekilleri üzerine oturtulmuş olup bu kitaplardan üstteki Kuran-ı Kerim, alttaki ise diğer hukuk metinleri yerine geçen kanun kitabıdır. Hilafet sancağının altındaki çiçek şekilleri Osmanlı’nın estetik yönünü gösterir. Buket arasında ki güller hilafet sancağı üzerinde manevi ilhamlar sebebiyle bulundurulur. Buketin hemen altında bir çapa (gemi demiri) yer alır ki denizciliğin sembolüdür. Arma göbeğindeki kalkanın hemen alt yanın da dik duran bir borazan mızıka takımını; onun altında çaprazlama duran tirkeş (ok kuburu, sadak) ile meşale de gece donanmalarını ve ok müsabakalarını hatırlatır. Armanın alt tarafını boydan boya süsleyen inci defne yaprakları, çiçek motifleri arasından beş tane madalya sarkar. Bu madalyaların isimleri şöyledir: İmtiyaz nişanı, Mecidi nişanı, İftihar nişanı, Osmanlı nişanı ve Şefkat nişanı. Alıntıdır.
9/7/2006 - Osmanlı Devleti arması
Yazan Kadir Algül
Arma üzerindeki semboller adeta devletin geleceğe ait şifreleri sezdiriyor

Derleyen:Ayhan Görür

Padişah Tuğrası...Ayhan Görür

* * * * * *

( Kanuni Sultan Süleyman/Suleyman the Magnificent )


Süleyman - Suleyman, şah - shuh, bin (oğlu) - the son of,
Selim - Selim, şah - shuh, han - han,
el-muzaffer daima - victorious,
tamamlayıcı işaretler - complementary signs

Tuğraların Okunuşu
Reading of Tugra


TUĞRANIN BÖLÜMLERİ 1- Sere (Kürsü): Tuğranın en altında bulunan ve asıl metnin yazılı bulunduğu kısımdır. 2- Beyze’ler (Arapça: yumurta) : Tuğranın sol tarafında bulunan iç içe iki kavisli kısımdır. 3- Tuğ’lar: Tuğranın üstüne doğru uzanan “elif” harfi şeklindeki uzantılardır. Her zaman elif değillerdir. Bazen harf de değillerdir. Yanlarında yer alan flama şeklindeki kavislere “zülfe” denir. 4- Kollar (hançere): Beyzelerin devamı olarak sağa doğru paralel uzanan kollardır.
Bazı tuğralarda sağ üst boşlukta ilgili padişahın “mahlas”ı da görülür.

Anonim olarak üç tuğ Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya hakimiyetini, küçük beyze Karadenize hakimiyetini büyük beyze Akdenize hakimiyetini temsil eder.


Derleyen: Ayhan Görür

Ferman...Ayhan Görür


FERMAN

Ferman, kelime itibariyle emir, irade, buyruk anlamlarını taşır, islamiyeti kabul ettikten sonra İlhanlılar tarafından kullanılan bu kelime, Osmanlılar'a da onlardan geçmiştir. Kısaca ferman; herhangi bir konuda Sultan'ın "Alamet-i Şerif" denilen tuğralı emri demektir. Üzerinde padişahın kendi el yazısı ile bir ibare de bulunan fermanlara "Ferman-i Hümayun" denir.
Osmanlılar'da divanı hat ile yazılmasi gelenek olan fermanlar kısaca şu sırayla kaleme alınırlardı:
En üst kısma davet, ki bir dua metninden oluşur. Bunun altında tuğra kısmı, onun altinda ise esas metin kısmı bulunur. Bu kısım ferman gönderilen kişinin isim ve sıfatlarını taşıyan övgü sözleri, konuya giriş cümlesi, fermanın çıkarılma sebebi, padişahın yapılması istenen şeyi emrettiğinin ifadesi, işin açıklanması, ihtar ve israr sözleri, son satirda ise tarih bölümlerinden oluşur.
Özcan Özcan
Derleyen: Ayhan Görür

3 Kasım 2006

Beşiktaş



1903



YER SİYAH GÖK BEYAZ
ŞAMPİYON BEŞİKTAŞ



Nostalji - Hayali Cihan Değer
Beşiktaş- Demirspor
12 EKİM 1942
4 - 0

Derleyen: Ayhan Görür